Rusya’nın enerji politikası ve Türkiye (1) – 23/01/2013

Rusya Federasyonu, döviz gelirlerinin önemli bir bölümünü petrol ve doğal gaz ihracatından elde etmektedir. İhraç kalemlerinin yaklaşık % 65’i doğalgaz, petrol ve petrol türevlerinden oluşmaktadır. Bu nedenle, enerji ihracatı Rus ekonomisi açısından hayati bir öneme sahiptir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sovyetler Birliği’nden kalma dış politika mirasını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğini ve Rus kültürüne ait değerleri kullanarak dış politikada Sovyet pratiğini devam ettirme gayreti içerisindedir. Bu arzu, sıradan bir Rus vatandaşının temel dış politika beklentisiyle de uyumludur. Bugün, 40’lı yaşların üzerindeki tüm Rus vatandaşlarının büyük bir imparatorluk ve süper güç olma geçmişini ve deneyimini yaşadıkları hatırlandığında, Rusya halkları açısından, yurt dışında güçlü ve başı dik bir devletin mevcudiyeti de öncelikler arasındadır.

Bir diğer temel nokta, enerji ticaretinin Rus dış politikasının ana araçlarından ve silahlarından birisi olduğudur. Dünya enerji tedariki ve enerji ticaretindeki payının giderek artması beraberinde, doğal olarak, Rusya’nın dış politikasındaki etkisinin artmasını da getirmektedir. Rusya, ulusal çıkarları açısından, Gürcistan örneğinde olduğu gibi, gerektiğinde sıcak savaşı dahi kolaylıkla göze alabilmektedir. Avrupa Birliği ile süregelmekte olan müzakerelerdeki güçlü pozisyonu ve Suriye politikasındaki kararlı tutumu, uluslararası arenadaki ağırlığının somut örnekleridir. Başka bir ifadeyle, Rusya’nın uluslararası platformda kendisine olan güveninin üst düzeyde olmasının arka planında küresel enerji oyuncusu olduğunu görmekteyiz.

Yaşanmakta olan küresel ekonomik kriz ve buna bağlı olarak enerji fiyatlarının düşmesi, kuşkusuz Rusya’nın gelirlerinde azalmaya neden olmuştur. Bu gelişmenin, Rusya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisi açıkça görülmekle birlikte, dış politikasını da etkileyecek bir gelişme olup olmayacağı tartışılabilir. Hatta Rusya açısından enerjinin bir silah olarak kullanılabilmesinin belki de eskisi kadar etkili olamayacağı iddia edilebilir.
İşte bu noktada, Rusya’nın enerji politikasının değerlendirilmesi konusunda batılı analistlerin düştükleri temel yanılgılar ortaya çıkmaktadır. Batılı analistler ve Batı medyası, Rusya’nın, özellikle sınır komşusu olan eski Sovyet ülkelerine karşı enerjiyi bir silah olarak kullandığı noktasından hareket etmektedirler. Emperyalist bir perspektife atıfla, yapılan değerlendirmenin somut sonuçları, maalesef en çok Türkiye’nin Rusya ile enerji işbirliğine yönelik girişimleri etkilemektedir.

Daha net bir ifade ile, Batı’nın Rusya’nın enerji politikalarına yönelik temeli olmayan menfi yaklaşımının arka planının aydınlatılması, Türkiye’nin enerji alanındaki orta ve uzun vadeli milli çıkarları açısından son derece önemlidir. Batı gözü ile yapılan değerlendirmelerden yola çıkarak, milli enerji stratejimizi tartışmadan ya da oluşturmadan önce iki konuya dikkat çekmek istiyorum.

1 – Rusya, sınır komşuları (eski Sovyet cumhuriyetleri) ile, Batılı diğer ülkelerle gerçekleştirilen serbest pazar ekonomisi şartlarına uygun enerji anlaşmaları gibi anlaşmalara hâlâ sahip değildir. Sınır komşuları, Rusya ile enerji ilişkilerini Sovyet mantalitesine uygun bir şekilde sürdürmeye çalışmaktadır. Sınır komşuları renkli devrimlere, pazar ekonomisi ve demokrasiye giden yolda hızlı adımlar atmak isterken, diğer taraftan da, Sovyet mantığıyla enerji tedarikinde ısrarcıdırlar. Ama Rusya’nın, zaman zaman eski Sovyet ülkelerinden talep ettiği fiyat artışları ve enerji kesintileri Batı tarafından sınır komşularını cezalandırılmakta olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.
Bilindiği gibi, Kremlin, sahip olduğu katı yönetim tarzı ve ülkedeki etnik grupların sayısının fazlalığı nedeniyle, sınırlarında, Rusya’nın politikaları ile dost yönetimler arayışındadır. Bir nevi Batı ile arasında tampon devletler bulunmasının, otoriter rejimin devamlılığı açısından önemli olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle, Rusya’nın sınır komşularına yönelik politikasının bir mantığı vardır ve bu konuda inisiyatif Rusya’nın elindedir.
Bu tespiti yaparken amacım, Rusya’nın izlediği siyasetin haklı bir zemini olduğunu iddia etmek değil, Rusya’nın bu siyaseti izleyebilecek konumda olduğunun altını çizmek ve bu itibarla, başta Türkiye olmak üzere, sınır komşusu olmayan diğer ülkelerle girdiği enerji ilişkisinin temeli ve mantığının farklı olduğunu ortaya koymaktır.

2 – Rusya, serbest pazar ekonomisine giden yolda hızlı adımlar attıkça, dış ekonomik ilişkileri geliştikçe ve özellikle Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyesi olduktan sonra, Batı tarafından yurt içinde uygulanan enerji fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle eleştirilmektedir. Batı, bunun maddi bir destek, “sübvansiyon” olduğunu vurgulamaktadır. Batı, bir yandan Rusya’dan yurt içerisinde endüstriye sağladığı enerji fiyatlarının arttırmasını talep ederken, diğer taraftan da, Rusya’nın düşük fiyatlarla enerji ihracatı yaptığı sınır komşularına yönelik fiyat arttırma talebini eleştirmektedir.

Son dönemde, Güney Akım, Mavi Akım 2 tartışmaları ve nükleer enerji başlıklarıyla, Rusya’nın enerji politikalarında Türkiye’nin öneminin giderek artmakta olduğunu görülmektedir. ( Devam edecek…)

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s