2006 Ağustos ayı ihracat rakamları görkemli bir törenle Gaziantep’de duyuruldu. Yine ihracat rekorları kırıldı. Dünyada sadece ülkemizde uygulanan “ithalata dayalı büyüme modeli”yle kaydedilen başarılı sonuçlar, tüm gelişme yolundaki ülkelere örnek olarak gösterilebilecek boyutlara ulaşmış bulunuyor. Türkiye, bu modelle elde ettiği tecrübeyi diğer ülkelerle paylaşmaktan kaçınmamalıdır. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü bu deneyimin gelecek nesillere taşınmasında mutlaka rol almalılar.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) başkanı sayın Oğuz Satıcı, ihracatçıların 2006 için koydukları 80 milyar dolar hedefinin aşıldığını belirterek, “2006 yılı ihracat hedefimiz şimdi 85 milyar dolar. Sayın Bakanımızı klonlatalım. 4 tane Kürşad Tüzmen ile bunun 4 katı iş yapabiliriz” dedi. Bu açıklama, Gaziantep törenini diğer törenlerden ayırt eden önemli bir farkı ortaya koyuyordu. Ben, sayın Satıcı’nın “sayı” konusunda cimri davranmasına bir anlam veremedim. İhracatta kaydedilen büyük başarının arkasındaki etkenlerden birisi de hiç kuşkusuz, sektör temsilcilerinin siyasetçilerle ele ele, uyum içerisinde çalışmalarıdır. Dış ticaretteki bu “tek seslilik”, diğer sektörlere de örnek olmalıdır.
Türkiye’nin kırdığı ihracat rekorlarını izleyen ve alkışlayanlar arasında sadece ekonomi ilminde yetkin kişiler değil, diğer ülkelerin emekçileri de yer alıyor. İthalata dayalı büyüme modeliyle, çoğu Çin ve Hindistan kökenli ithal girdiler dolayısıyla, Türk işçisinin yerine Asyalı işçileri kullandığımız için bu kesimler de bizim başarı öykümüzü ciddiyetle takip ediyorlar. Nasıl takip etmezler ki, 2005 yılında kırdığımız 74 milyar dolarlık ihracat rekorunun, 40 milyar dolarlık bölümü Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında gerçekleştirilmiş. Bu 40 milyar dolara ulaşabilmek için de, tam 25 milyar dolarlık ithalat yapılmış. Sanmayın ki, bütün sektörlerde üretim süreçleri için elzem olan ve iç piyasada bulunmayan ara malları ve üstün teknoloji ürünleri ithal edilmiş. 2006 yılının rakamları da farklı değil. Dış Ticaret Müsteşarlığı web sayfasındaki verilere göre, 2006 yılı ilk 5 ayında gerçekleşen ihracatımız 32 milyar dolar düzeyinde. Bunun yarısı olan 15 milyar dolar “DİR” kapsamında yapılmıştır. Bu rakamı gerçekleştirmek için yaptığımız ithalat ise, 10 milyar dolar. Geçmiş yıllarda, bazı özel bürolar aracılığıyla dağıtıldığı ve yine mevzuata uygun olarak kapatılmadığı iddia edilen “DİR” belgeleri sayesinde “fiktif” ihracat artışlarına imza atmak ve bunu bir başarı gibi algılamak ve sunmak sadece Türkiye’ye özgü bir yaklaşım olmalı.
Bildiğim kadarıyla diğer ülkelerde aylık ihracat sayılarını ilan etme törenleri düzenlenmiyor. Bunun iki nedeni olabilir; ya diğer ülkelerde bizimki gibi başarı öyküleri mevcut değil, ya da iktisatçılar sadece ihracat sayılarının bir anlam taşımadığının farkındalar.
Dahilde işleme rejimi veya ithalata dayalı büyüme modeliyle rekorlar kırmaya devam ederken, ekmek fiyatlarına zam yapılacağı haberi gündemde. Irak’a yönelik astronomik un ihracatı artışı mercek altına alınsa, ihracat rekorlarının ne pahasına kırılmakta olduğu ortaya çıkacak.
TOBB başkanının da ifade ettiği gibi, zaman geçirilmeden bir sanayileşme modeli oluşturulması gerekiyor. Bu saatten sonra ne yapabiliriz sorusuna verilebilecek tek cevap “bilişim” olacak.