Ciddi bir komşuluk politikası olan ülkeler, sınır komşularıyla ilişiklerini başta ticari ve ekonomik ilişkiler olmak üzere, çok yönlü bir şekilde geliştirmenin yollarını planlı, programlı hatta finansal kaynakları da belli stratejilerle hayata geçirmeye çalışırlar. Komşuluk ilişkilerinde akla ilk gelen başlık sınır ticaretidir. İki ülkenin sınıra yakın yerleşim bölgeleri arasında gerçekleştirilen bu ticaret türü, özünde bölgesel ihtiyaçların karşılanmasını amaçlamaktadır. Sınır ticareti ayrıca; yerel ekonomiye canlılık getirerek, halkın refah düzeyini artırdığı gibi, mal kaçakçılığının her türlüsünün asgariye indirilmesi, istihdamın arttırılması ve dış ticaretle de ilgilenen girişimcilik ruhunun gelişimine katkı sağlamaktadır.
Bugün özellikle doğu ve güney doğuda, bölge halkının bu ticaret imkanlarından yeterince yararlanamadığını görmekteyiz. Son yıllarda, sınır ticareti mevzuatı neredeyse sınır ticaretini imkansız kılan bir kurallar bütünü haline gelmiştir. Aslında basitleştirilmiş işlemlerle sınır ticaretinin gerçekleştirilmesi gerekirken, sanırım gümrük birliği sürecinin dayatmaları, güvenlik mülahazaları ve diğer etkenler neticesinde bugünkü olumsuz tablo ortaya çıkmıştır. Bölge halkının refahının arttırılmasına yönelik önlemler çerçevesinde, sınır ticaretinin nasıl canlandırılacağı konusunda ivedi olarak eğilinmesi gerekmektedir.
Daha 2000 yılında sınır ticareti konusunda Meclis kürsüsünde bir konuşma yapan Van milletvekili, “55’inci hükümetten itibaren, hükümetler, yerli üreticiye zarar veriyor gerekçesiyle sınır ticaretine müdahale etmeye başladılar. Sınır ticaretinden para kazanan bölge insanı, parasını ya yatırıma veya tüketime dönüştürüyor. Para kazanan vatandaş araba aldığı zaman devlet, arabadan vergisini almıyor mu? Beyaz eşya, tekstil veya gıda maddeleri aldığı zaman, devlet, vergisini almıyor mu?
Sayın milletvekilleri, yine vergi kaybı oluyor gerekçesiyle İran’dan, Irak’tan gelen kamyonların akaryakıt depolarına bile müdahale ediliyor. Siz, 150 bin Türk Lirası’na mal ettiğiniz süper benzine yüzde 300 vergi bindirerek, litresini 600 küsur bin liraya satarsanız, bu da yetmez deyip, ek vergi kapsamında çıkardığınız kanunla, akaryakıt vergisini yüzde 500’e kadar çıkarma yetkisi alırsanız, İran’da, Irak’ta sudan birkaç kat ucuza satılan akaryakıt, elbette, dar gelirli vatandaşın iştahını kabartacaktır.
Buradan sayın hükümete sesleniyorum; vatandaş neyi ucuza buluyorsa, lütfen, elinden almayın. Özellikle benim seçim bölgemde alım gücü sıfıra inmiş tüketiciye de lütfen, merhamet ediniz. Devlet, vatandaşına eziyet etmez. Devletin topladığı vergiler, şayet, halkın rahatı ve mutluluğu için ise, bugün, hükümet, özellikle benim bölgemde, vatandaşın refah ve mutluluğunu, yanlış uygulamalarıyla zaten elinden almıştır. Allah aşkına! bazı tedbirler alırken, bir şeyleri kendi istikametinizde değiştirirken yerine ne koyuyorsunuz? Söyler misiniz, doğudaki fukaralığı, sefaleti giderecek, oradaki sosyal hayatın standardını yükseltecek ne tedbirler aldınız? Bir şey yapmadığınız gibi, ne yazık ki, uygulamalarınızla fazlasıyla gölge ediyorsunuz.”
Evet, Milli Eğitim Bakanımız sayın Hüseyin Çelik. Kişisel web sayfanızdan aldığım ve yukarıda özetlediğim konuşmanıza aynen iştirak ediyorum. Durum değişmedi sayın Bakan, hatta daha da kötüleşti.