RUSYA:
Son 4 yılda, Rusya’nın Suriye ve Suriye üzerinden Orta Doğu’daki etki alanını genişlemesine yardımcı olarak bu yönde büyük bir “başarıya” imza atan Türkiye, 2020 yılında, Rusya’nın 35 yıl aradan sonra Azerbaycan topraklarında asker konuşlandırmasını da sağladı. Türkiye bu konuda eğer yanlış bir adım atmış olsaydı, konuyu AGİT-Minsk grubu çerçevesinde ele alarak, ABD ve Fransa’yı harekete geçirseydi, belki de bölgeye İskandinav ülkeleri barış gücü askerlerinin yerleştirilmesini sağlayacaktı. İşte bu durumda, Putin övgülerinden mahrum kalacaktık. Attığımız doğru adım sayesinde, bu seçenek bertaraf edildi ve tam teçhizatlı 2000 Rus askerinin, 30 yıl belki de bir daha çıkmamak üzere, can Azerbaycan topraklarına yerleşmesini sağladık.
LİBYA:
Libya’da, geçtiğimiz Mayıs ayında, Rusya’nın Hafter yerine, sahada Temsilciler Meclisi başkanı Agila Saleh üzerinden yürüttüğü siyasi barış planının uygulanmasına olanak sağlamak amacıyla, Hafter’i destekleyen Wagner güçlerini sahadan çektiği bir dönemde, SİHA’larımızla Rusya’ya destek verdik. Nihayet, Rusya’nın oyun kuruculuğunda, Berlin Konferansı kararlarının devamı niteliğindeki, Askeri Komitenin (5+5) 23 Ekim 2020’de Cenevre’de barış anlaşması imzalanmasının önünü açtık. Türkiye’nin, kendisinin barış masası dışında kalma pahasına attığı bu adım, Rusya’ya büyük bir başarı daha kazandırdı. Libya politikamızla, ayrıca, Rusya’nın Libya’ya silah sevkiyatının artmasını ve bunun, Birleşik Arap Emirlikleri’nin finansmanıyla Rusya açısından gelir kazandırıcı bir faaliyet olmasını da sağladık hem de NATO’nun bu konudaki hassasiyetine rağmen.
FRANSA:
Sürekli olarak ergen Macron’a cevap yetiştirme çabası içerisinde olmamız, Fransa’nın başta Kıbrıs olmak üzere, Doğu Akdeniz’de önemli bir aktör olmasını sağladı. Öte yandan, Yunanistan ile Navtex düellomuz sayesinde, Fransa’nın Yunanistan’a savaş gemisi, savaş uçağı ve Allah ne verdiyse diğer askeri malzeme satmasının da önünü açtık.
ABD:
Doğu Akdeniz politikamız sayesinde ABD’nin de başta Kıbrıs olmak üzere, Doğu Akdeniz’e daha fazla zaman ayırmasını ve doğrudan müdahil olacak adımlar atmasını sağladık. F35 projesinden atılmamızla ortaya çıkan talep açığını Yunanistan ile telafi ederek, ABD’nin çıkarlarını gözettik. ABD’nin Kıbrıs Rum yönetimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırmasının önünü açtık. Exxon Mobil ve Chevron’ın Kıbrıs parsellerindeki arama ve sondaj faaliyetlerini arttırmasına da katkı verdik.
YUNANİSTAN:
Yunanistan’ın deniz alanlarıyla ilgili maksimalist tezlerinin hayata geçirilmesi açısından da büyük katkı sağladığımız bir yıl oldu 2020. Yunanistan’ın İtalya ile 50 yıldır sürüncemede kalan deniz alanları anlaşması yapmasını sağladık. Dahası, Yunanistan-Mısır anlaşmasının önünü açarak, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de Rodos adasından inen 28. derece boylamının ötesine Navtex bile ilan edemez hale getirdik. Bundan sonraki süreçte, 28 derece boylamın batısındaki hak iddiamızın ancak savaş veya Uluslararası Adalet Divanı yoluyla çözülebileceğini garanti altına aldık. Bu sayede, Yunanistan’ın tam 50 yıldır Ege’de kıta sahanlığı temelinde sürdürdüğü “tek sorun, tek çözüm o da Uluslararası Adalet Divanı’dır” tezini hayata geçirmiş olduk. Yunanistan’a bu konuda yaptığımız asıl katkı, Mısır Anlaşması sonucu Rodos ve Girit gibi Yunan adalarının deniz alanlarına sahip olmasını da sağlayarak, 50 yıllık Ege tezlerimizin çöpe atılmasının önünü açtık.
MISIR:
Mısır’ın Arap ülkelerinin lideri olma iddiasıyla sürdürdüğü çabalara sağladığımız katkı bir tarafa, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile adeta stratejik ilişkiler kurmasına yardımcı olduk. Mısır’ın 18 yıldır süremcemede olan ve sırf bizi incitmemek için Yunanistan ile imzalamaktan kaçındığı deniz alanları anlaşmasını sonuçlandırarak, 28. derece boylamın batısında kalan ve Libya’nın da hak iddia ettiği sahalarda söz sahibi olmasını sağladık. Mısır-Fransa ilişkilerinin de Sisi ve Macron düşmanlığımız temelinde güçlenmesine katkı verdik. Sisi’nin ödül bile almasını sağladık.
23 Ocak 2020 tarihli ateşkes anlaşmasından sonra, Mısır’ın Libya’da savaşan iki tarafla temas kurmasını ve hatta 2014 yılından beri ilk kez bir Mısır heyetinin Trablus’a gitmesine neden olduk. Ayrıca Kahire -Trablus uçak seferleri de sayemizde başlamak üzere.
İTALYA:
İtalya’nın eski kolonisi olan Libya’da savaşan taraflarla daha sıkı bağlar kurmasını sağladık. Hatta, biz “Libya’da, İtalya ile ortak hareket ediyoruz” diyerek, İtalya’nın Tobruk Meclisi ile temas kurmasını sanki bir lütufmuş gibi gösterme gayretinde bile olduk. Sonuçta, İtalya’yı Rusya ile birlikte Libya’da en kazançlı çıkan ülkelerden birisi haline getirdik.
İSRAİL:
İsrail’in Doğu Akdeniz’de ciddi ve güvenilir bir aktör olmasına katkı verdik. Bölge ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkileri geliştirdik. Sadece, bölge ülkeleri ile değil, neredeyse, yarattığımız Türkiye alerjisi üzerinden tüm Arap ülkelerinin İsrail ile teker teker barış anlaşmaları imzalamasının da önünü açtık.
SURİYE KÜRTLERİ:
Aslında başlı başına ayrı bir yazı konusu olacak bu “başarı” hikayemiz, Suriye Kürtlerini, PKK/YPG terör örgütünün inisiyatifine ve kucağına itmekle başladı. Terör sorununun sınırlarımızdan 15 kilometre uzaklaştırılması durumunda kendiliğinden çözüleceğine inanarak, bu konuda hem Rusya hem de ABD’nin bölgedeki çıkarlarına hizmet ettik.
2020 yılı, Suriye Kürtleri üzerindeki ABD-Rusya rekabeti ve çekişmesinin zirve yaptığı bir yıl oldu. Biden’la birlikte yeni bir aşamaya evrilecek bu konu, S-400 mücadelemizle birlikte 2021 yılının başlıca dış politika konularından birisi haline gelecek.