Aracı komisyonunu ortadan kaldıralım

Türkiye, İran ve Rusya liderleri yeni bir zirve için bugün Ankara’da bir araya geliyor. İlk zirve Soçi’de 22 Kasım 2017’de yapıldığı için bu toplantı iki yıldan daha az sürede düzenlenen 5. toplantı olacak. Tarafların hangi konuları ele alacağı ve zirveden ne gibi sonuçlar elde edileceği merak konusu. Aslında Suriye bağlamında merak edilecek ya da sürpriz olarak son iki yılda ortaya çıkan yeni, somut bir gelişme olmasa da zirvenin Suriye’nin geleceği açısından önemini küçümsemememiz gerekiyor.

Soru: Zirveden ne bekliyorsunuz?

Cevap : Önceki zirveler sonunda yayınlanan ortak bildirilerden yola çıkacak olursak; liderler bir kez daha Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 18 Aralık 2015 tarih ve 2254 sayılı Kararına atıfta bulunacaklar.  Bizim medyamızda, bu karara hemen her toplantıda atıfta bulunulmasının nedeni “kenar süsü” olarak değerlendirilse de, bu kararla açıkça, Irak ve Şam İslam Devleti ve Al Nusra’yı terörist gruplar olarak tanıyıp, bu gruplara yönelik saldırı ve savunma amaçlı eylemlerin devam edeceği belirtiliyor. Kısaca Aralık 2016’daki Moskova Mutabakatı’nda ve tüm Astana toplantıların kararlarında ve tüm liderler zirvelerinde bu husus tekrar ediliyor. Bugün İdlib’deki teröristler bu kapsamda.

Soru: Zirve sonuç belgelerinde, terör örgütleriyle mücadele için ayrıca çok daha açık maddeler var, öyle değil mi?

Cevap: Evet. Bugün için mesela H.T.Ş.’nin adı açıkça belirtilerek terörizmle mücadelenin öncelik bir konu olduğu vurgulanıyor. Bu bizim kısaca ÖSO dediğimiz silahlı muhalif grupların terör örgütlerinden ayrı tutulması açısından çok önemli bu. Ama maalesef sahadaki gelişmeler, ılımlı muhalefet ile teröristler arasındaki ayrımın giderek silikleştiği bir sürece evriliyor. Bu görüşmede, bu konunun açıkça Sonuç Bildirisinde yer almasa da kapalı kapılar ardında hem Putin hem de Ruhani tarafından dile getirileceğine eminim.

Tüm belgelerde yer alan bir diğer konu,  Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü meselesi. Bu konu yine aynen yer alacak sonuç bildirgesinde. İngilizcesiyle söyleyeyim “…. sovereignty, independence, unity and the territorial integrity of the Syrian Arab Republic.” Bu ifade şu açıdan çok önemli, bu üç ülke bu konuda garantör konumunda. Erdoğan’a soracaklar, ABD ile yürütmekte olduğunuz müzakereleri bu kapsamda tam olarak nereye koymalıyız? Biz zaten tüm toplantıların sonuç bildirgesinde Suriye’deki gelişmeleri ele alırken Suriye’ye komşu tüm ülkelerin karşılaştıkları güvenlik sorunlarına, tehditlerine değinmiyor muyuz?

Soru: Değiniliyor mu? 

Cevap: Evet değiniliyor yine tüm sonuç bildirgelerinde ve mutabakat zabıtlarında değiniliyor. Hani o, İngilizcesiyle, “… aimed at undermining the sovereignty and territorial integrity of Syria as well as the national security of neighboring countries” maddesi var ya işte orada, başta Türkiye olmak üzere, komşuların karşılaşacakları Suriye kaynaklı ulusal güvenliğe tehdit oluşturacak gelişmelere değiniliyor.

Soru: Değiniliyor ama bir sonuç çıkmıyor ki? Türkiye’de mecburen terör tehdidini Fırat’ın doğusunda ABD ile konuşmak zorunda kalıyor… 

Cevap: Haklısınız. Peki neden? Çünkü Türkiye garantör ülke olarak ABD’nin güçlerini bölgeden derhal çekmesi konusunda gerekli tavrı ortaya koyamıyor. Müzakere yoluyla bir anlamda ABD’nin bölgedeki varlığını meşrulaştırıyor.

Soru: Gerçekçi bir yaklaşım mı bu söylediğiniz? 

Cevap: Evet. Bence gerçekçi. Zira, Astana sürecinden gelen yükümlülükleri de bunu gerektiriyor. Eğer Esad ile masaya oturabilirsek, çok daha güçlü bir konuma ulaşacağız.

Soru: Türkiye ABD’nin bölgeden çekilmesini gerçekten ister mi? 

Cevap: Mevcut politikamız çerçevesinde istemez. Bu konuda da ABD ile Rusya arasında iki ayrı yaklaşım sergileyerek muazzam bir iç politika gündemi oluşturuyoruz. Gerçi, ulusal güvenlik tehdidini kendimiz yaratıyoruz ama muhalefet de bu oyuna ortak olduğu için kimse bir sonraki gelişmenin ne olacağına kafa yormuyor. Günü kurtarmanın peşindeyiz.

Soru: Putin ve Ruhani somut olarak ne diyecek? 

Cevap: Bir kez daha şunu söyleyecekler: “Biz, ABD ile yürüttüğünüz müzakereleri dikkatlice takip ediyoruz. Suriye’nin kuzeydoğusunda yalnızca Suriye’nin egemenliğine saygı gösteren kararları destekleyeceğiz. Türkiye sınırında 5 kilometrelik güvenli bölge ihtiyacınız var ise bunu ABD ile müzakere etmeye gerek olmadan tek taraflı olarak kendiniz tesis edebilirsiniz. Bu sizin Adana mutabakatından doğan hakkınız zaten. Biz, İran ve Rusya olarak sizi destekleriz, arkanızdayız. Siz terör sorunun mesuliyetini neden Suriye’nin meşru hükümetinin inisiyatifine bırakmıyorsunuz?..

Soru: Geçen hafta Lavrov ve Zarif Moskova’da bu konuya değindiler mi?

Cevap: Evet. ABD’nin varlığının bölgedeki gerilimi tırmandıracağını söylediler. “ABD’nin varlığı gayrı meşru, yıkıcı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal ediyor” dediler. Hatta, Zarif daha da ileri giderek, “Türkiye’nin sınırlarının ve halkının güvenliğini sağlama konusundaki kaygılarını anlıyoruz. Ancak bu kaygıları gidermenin en iyi yolu, Suriye hükümetiyle işbirliği yapmak, uluslararası hukuk kapsamında çalışmalar yapmak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermektir” de dedi.

Soru: Anayasa Komisyonu oluşturulması çalışmaları yılan hikayesine mi döndü? 

Cevap: Evet süreç uzadı. Komisyonda temsil edilecek taraflar konusunda, daha doğrusu tarafların kimliği konusunda teknik sorunlar var. Bu komisyon Suriye’deki tüm etnik ve mezhepsel unsurları kapsayıcı olmalı ki, sağlanacak barış kalıcı olsun. Eğer Türkiye’nin endişesi belirli bir mezhep temelinde bir yönetimin oluşması ise bu konuda da elini güçlendirecek, atıfta bulunacak uzlaşılmış metinler var. Metinlerin olup olmaması ayrıca önemli değil, bu husus zaten BMGK’nın 2254 sayılı kararında var. Resmen “… güvenilir, kapsayıcı ve mezhepsel olmayan bir yönetim” oluşturulacak deniliyor.

Soru: Suriye iç savaşının mağduru Suriye ile birlikte Türkiye oldu. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin maddi, manevi ve terör tehdidiyle ilgili mağduriyetlerinin giderilebileceğini düşünüyor musunuz? 

Cevap: Mevcut politikayla kesinlikle hayır. Düşünmüyorum. Esad’la müzakere yolunun açılması gerekiyor, derhal. Bazı çevreler Esad ile dolaylı yoldan, Rusya aracılığıyla bir şekilde çalışıldığını ifade etseler de, Suriye ile aramızda aracısız görüşmek, en azından aracı komisyonunu ortadan kaldırır. Ama çok daha önemlisi, İran ve Rusya baskısından ve rekabetinden bunalan Esad için de yeni bir açılım süreci başlatır. Hem Suriye’de kalıcı barışın tesisi, hem Suriye kaynaklı tehditlerin bertaraf edilmesi hem de, Suriye’nin yeniden inşası için ortaya çıkan fırsatlardan (Bu kelimeyi utanarak kullanıyorum) yararlanılması açısından milli çıkarlarımız bunu emrediyor. Bu aşamadan sonra ben Esad’ın Türkiye ile ilişkilerine daha fazla önem vereceğini düşünüyorum. İran ve Rusya ile ilişkilerinde elini güçlendirmek istiyor.

Soru : Erdoğan ya da Çavuşoğlu bu gerçeği göremiyor mu? 

Cevap: Sanırım, belki, elbette görüyorlardır.

Soru: O halde? 

Cevap: İç politika. Artık biz dış politika konularından iç politika malzemesi üretmiyoruz. İç politika sorunu üretiyoruz.

Soru: Suriye iç politika konusu mu? 

Cevap: Evet. Bizzat Davutoğlu öyle demişti, dışişleri bakanlığı döneminde. Bu gerçek oldu. Davutoğlu bir tek bu konuda haklı çıktı.

Soru: Son olarak İdlib? 

Cevap: Allah sonunu “hayır” eder inşallah.  Sözün bittiği noktadayız.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s