Almanya Bizi Kıskanıyor!

13 Mayıs 2019 Pazartesi  |   MG Özel

Geçen hafta bir grup medya mensubu ile birlikte Medya Günlüğü’nü temsilen, Kuzey Akım ve Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hatlarının Almanya’da karaya çıktığı Greifswald’taki tesislere ve şantiye sahasına düzenlenen bir inceleme gezisine katıldım. TürkAkım yetkilileri tarafından oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştirilen bu bilgilendirme amaçlı gezi tüm katılımcılar açısından yararlı oldu.

Hiç kuşkusuz, Rus doğal gazının Avrupa’ya ulaştırılmasıyla ilgili olan bu iki projenin, Türk medya mensuplarını neden ilgilendirdiği sorusu akla gelebilir… Bu soruya yanıt vermeden önce kısa bir arka plan bilgisi sunmak istiyorum.

 

 

55 milyar metreküp kapasiteli iki boru hattından oluşan Kuzey Akım projesi 2011 yılı Kasım ayında faaliyete geçti. Kuzey Akım ve yine 55 milyar metreküp kapasiteli iki boru hattından oluşan Kuzey Akım-2 projesi, Avrupa doğal gaz üretimindeki düşüşü telafi etmek ve doğal gaz ithalatına yönelik talep artışını karşılamak ve sanayinin rekabet gücünü arttırmak amacıyla, Baltık Denizi üzerinden Avrupa’ya gaz sağlamayı amaçlıyor. Her iki projede, Gazprom ile birlikte ENGIE, OMV, Shell, E-On, Gasunie, Uniper ve Wintershall gibi çok uluslu yatırımcı enerji şirketleri hisse sahibi.

Kuzey Akım 2 projesi için deniz geçişi izinleri Rusya, Finlandiya, İsveç ve Almanya’dan alınmış olmakla birlikte, Danimarka’daki izin süreci halen sıkıntılı bir şekilde devam ediyor. Bu nedenle, Kuzey Akım 2 projesinin tam olarak ne zaman faaliyete geçeceği henüz bilinemiyor. Danimarka’nın deniz geçiş izinlerini geciktirmesinin nedenleri olarak; çevre mülahazası, Avrupa Birliği (AB) tarafından da desteklenen Norveç doğal gazının Polonya’ya ulaştırılmasını hedefleyen ve Danimarka’nın da ortak olduğu Baltık doğal gaz boru hattı projesinin 2022’de faaliyete geçecek olması ve Rus gazının Avrupa’ya ulaşmasına karşı olan ABD’nin siyasi baskıları ve yaptırım tehditleri gösteriliyor. Bu arada şu soru akla gelebilir: Madem Danimarka’dan gerekli izinler alınmadı, o halde neden inşaat devam ediyor? Danimarka’nın da taraf olduğu Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi madde 79’a göre, bu iznin mutlaka verilmesi gerekiyor.

Şimdi sorumuza dönelim… 

Petrol ve doğal gaz boru hatlarının gözde geçiş güzergahı ve özellikle Avrupa’ya giden boru hatlarında stratejik konumu olan Türkiye’de, fiyatlama dahil Avrupa doğal gaz piyasasındaki gelişmeleri yeterince takip edebiliyor muyuz? Elbette takip etmiyoruz. Siyasetçilerimiz ve bürokratlarımız bu konularda bilgili ve ilgili değil. Medyamız da öyle. TANAP ve TürkAkım müzakereleri ve imzalanan anlaşmalar da gösteriyor ki, Türkiye’nin koridor veya transit ülkesi olmak dışında bir talebi, bir beklentisi yok. Oysa, 1990’lı yılların ortasından itibaren Türkiye’de enerji merkezi hatta doğal gaz ticareti yapan bir ülke olma arzusu ve çabası vardı. Örneğin, Mavi Akım Anlaşmasının 5. maddesinde tarafların mutabık kalmaları koşuluyla 3. ülkelere doğal gaz satışı imkanlarına vurgu yapılmaktaydı. Yine, Azerbaycan’dan ithal ettiğimiz doğal gazın küçük bir bölümünün Yunanistan’a ihraç edilmesini de örnek verebiliriz. TANAP ile birlikte, bu ihracat son bulacak.

Sahip olduğumuz stratejik konumla ‘hub’ olma yolunda önemli adımlar atabilirdik. Mesela, TANAP müzakerelerinde, yeni bir boru hattı yerine milli şebekemizi iyileştirerek ve ticari anlaşmaya farklı boyut getirerek bu yolda önemli bir adım atabilirdik. Bu adım TürkAkım müzakerelerinde emsal teşkil edebilirdi. Kısaca ifade etmek gerekirse, alıcı ile satıcı arasında aktarıcı rolü üstlenilmeksizin farklı kaynakların dengelenmesiyle çok sayıda piyasa oyuncusunu bir araya getirip, gerekli altyapı ve hizmetlerin mevcut olduğu ticaret merkezini kurabilirdik. Bu sayede, Avrupa’ya gitmesi muhtemel Doğu Akdeniz gazı, Irak gazı hatta İran gazı için cazibe merkezi olabilirdik. Hâlâ bu yönde çaba sarf etmemiz mümkün. İşte bu nedenle, gezi medya mensupları açısında çok yararlı oldu. Umarım, TürkAkım yetkilileri, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve EPDK yetkilileri için de inceleme gezileri düzenlerler.

Greifswald gezisi beni, Mavi Akım projesinin şekillenmeye başladığı 1996 yılı Aralık ayına götürdü. Bundan tam 23 yıl önce, doğal gaz ihtiyacını Karadeniz geçişiyle Rusya’dan doğrudan sağlamayı hedefleyen Türkiye’de bu proje ile ilgili tartışmaları hatırladım. 2000 metre derinden hat geçmez diyeni mi ararsınız, Rusya’ya bağımlı olacağız diyeni mi, yoksa ‘al ya da öde’ şartı var, ülkemiz milyarlarca dolar kaybedecek diyeni mi?  Tartışmalar o kadar derinleşmişti ki, Meclis’de araştırma ve soruşturma komisyonları kuruldu, hatta Yüce Divan süreci işletildi. Bugün Mavi Akım’ın Türkiye açısından önemini kimse tartışmıyor bile.

Mavi Akım, elbette Rusya ve Gazprom açısından da önemli bir projeydi. Mavi Akım Gazprom’a deneyim kazandırdı. Gazprom’un İtalyan ENI ile gerçekleştirdiği bu proje Gazprom’un vizyonuna ve yeni deniz aşırı projelerine örnek teşkil etti. Nitekim Karadeniz’in 2000 metre derinliğinden boru hattı geçiren Gazprom için, 200 metrelik derinliğe sahip Baltık denizinden boru hattı geçirmek sorun teşkil etmedi. Mavi Akım’dan hemen sonra gündeme gelen Kuzey Akım projesi ile Avrupalı ithalatçılar da, geçiş ülkesi sorunları yaşamadan Rusya’dan doğrudan doğal gaz ithal etmeye başladılar. TürkAkım projesiyle birlikte Kuzey Akım 2 projesinin gündeme gelmesi de gösteriyor ki, galiba Almanya bizi takip ediyor. Muhtemelen kıskanıyor!

Gazprom’un deniz geçişleri stratejilerinin başarısının yanında özellikle Almanya ve çok uluslu enerji şirketlerinin Türkiye deneyiminden yararlanılarak adımlar atılıyor olması, bize bir kez daha Mavi Akım sürecinde yargılanan siyasetçi ve bürokratlara teşekkür borçlu olduğumuzu hatırlatıyor.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s