Babacan’ın tek şansı

31 Mart yerel seçimlerini beka meselesi yapan Cumhur ittifakı, belediyecilik yerine başta Suriye’deki gelişmeler olmak üzere genel siyasi ve ekonomik sorunları tartışmaya açarak farklı bir strateji izliyor. Beka sorununu sürekli gündeme getirmek aslında, mevcut yönetimin kendi kendisini ihbar ediyor olması gibi de algılanabilir. Allah’tan Bahçeli’nin beyanatlarını ihbar kabul edip, işgüzarlık yapacak bir hukuk sistemi yok henüz. Zira, çok basit bir mantıkla, beka sorununun nasıl yaratıldığı sorusu gündeme getirilebilir.

Seçim sonuçlarının nasıl şekilleneceği tartışmaları, daha şimdiden beraberinde siyasi hayatımıza yeni partilerin katılmasıyla ilgili beklentileri arttıyor. Kamuoyuna  yansıyan bilgilere göre, Hem Ali Babacan hem de Ahmet Davutoğlu iki ayrı parti kuruluşu hazırlığındalar. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ali Babacan’ın partisine destek vereceği iddia ediliyor. Bu noktada ifade etmek gerekirse, Davutoğlu sadece dış güçlerin! değil kamuoyunun büyük kesimince de ismine sıcak bakılmayan bir isim. Özellikle Suriye politikasının yakıcı etkisinin her geçen gün daha da arttığı bir dönemde, Babacan’ın, Davutoğlu ile birlikte hareket etmesi kendisine daha baştan kaybettiren bir sonuç üretir.

17 yıllık AKP iktidarı döneminde ilk kez AKP’nin içerisinden parti kurma arayışlarının su yüzüne çıkması kuşkusuz çok önemli bir gelişme. Seçim sonuçlarına etki edecek siyasi ve ekonomik gelişmelerin iktidarı zorlayacağı beklentisi hakim. Ben, seçim sonuçları ne şekilde olursa olsun, seçimler Cumhur ittifakının zaferi ile sonuçlansa dahi, Erdoğan’ın bu kez orta vadede bir başarı hikayesi yazamayacağını düşünenlerdenim. Zira, Erdoğan’ın yönetim modeliyle ilgili tüm istediklerini gerçekleştirmesine rağmen, hala belediyecilik ipine sarılıyor olması, arka planda da işlerin iyi gitmediğine işaret ediyor. Bu da gösteriyor ki, Türkiye’nin asıl sorunları yönetim modelinden değil çok daha farklı nedenlerden kaynaklanıyor.

Türkiye tıpkı, AKP öncesi dönemde olduğu gibi yine derin ekonomik kriz içerisinde. Bu dönem sorunlarımız daha ağır. Toplumsal bölünmüşlük ve adalet arayışı ekonomik sorunların önüne geçiyor. Dış politikada yolun sonuna gelmiş olmamızın en büyük etkisinin ekonomiye nasıl yansıdığına şahit olacağımız asıl süreç seçimlerden sonra başlayacak. IMF’e gidilir mi gidilmez mi bilinmez ama ihtiyaç duyulan yabancı sermayenin gelişinde belirleyici olan “Batı sistemine bağlılığımız” test edilecek. Kısaca, tekrar etmek gerekirse, siyasi hayatımızda beklenen yeni gelişmeler yerel seçim sonuçlarından bağımsız olarak ortaya çıkacak.

Seçimlerden sonra belirleyici olacak gelişmelerden birisi de, belki de en önemlisi Suriye bağlamında Kürt sorunu olacaktır. Bahçeli’nin yaydığı Kürt alerjisi ve bu alerjinin terörün ekmeğine yağ sürmesi ile altı milyon oyun görmezden gelinmesinin beka sorununa etkisi ve katkısını sorgulayacak siyasi söylemin ortaya çıkması, zayıf da olsa ihtimal dahilindedir.

Şimdi Babacan liderliğinde, ağırlıklı olarak AKP tabanından kopacak seçmen kitlesine hitap edecek yeni bir parti kurulması gündemde. Çok sayıda AKP karşıtının da sırf “muhalif” kimliklerinden ötürü bu yeni partiyi desteklemesi bekleniyor. Peki, Kürtler bu gelişmeye nasıl bakacak? Babacan’ın Kürt sorununa bakış açısı nasıl olacak? Babacan Kürtlerin parlamentoda temsil hakları ile terör arasındaki farkı net bir şekilde gözetebilecek mi? Yoksa o da HDP eşittir PKK mı diyecek?

Şimdi Türkiye’nin önünde yine tarihi bir fırsat var. Ali Babacan Kürtleri kucaklayarak, toplumsal bölünmeye yol açan fay hatlarından birini bertaraf edecek vizyon geliştirebilecek mi? Fark yaratacak, beklenmedik bir Kürt politikasıyla toplumsal uzlaşma adına ümit vaat eden bir adım atabilecek mi? Aksi durumda, yani Babacan da bu konuda mevcut partilerden farklı bir yaklaşım sergileyemezse, özellikle de MHP’nin dışlayıcı politikasını dışlayamazsa, bu fırsatı da hep birlikte kaçırmış olacağız.

Ali Babacan cesur bir açılıma öncülük etmediği taktirde, kuracağı parti, mevcut siyasi sistemde  barajı geçerek parlamentoya girse ne olur, girmese ne olur? Eğer Türk siyasi tarihi açısından unutulmayacak bir dönüm noktasının mimarı olarak toplumsal uzlaşmaya katkı sağlamayı tercih edecekse, o zaman dönüştürücü bir liderliğe soyunmalı. Gerçek bir meydan okumayla siyaset sahnesindeki yerini almalı. “Ekonomi mi?”, emin olun, o iş çok kolay. Bu adımdan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecek.

Babacan, ezberleri bozamayan bir parti kurmayı planlıyorsa, sanırım bu boşluğu yine, bir defa daha Erdoğan doldurmak zorunda kalacak. Üstelik seçimlerden yenilgiyle çıksa dahi…

Not: Bu yazının son bölümü büyük ölçüde, 2 Ağustos 2017 Çarşamba günü bu sitede yayınlanan “Akşener’in tek şansı” başlıklı yazımdan aynen alınmıştır: http://medyagunlugu.com/haber/aksenerin-tek-sansi-42569 

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s