İçerisinde bulunduğumuz ekonomik krizin temel nedeninin dış güçler olduğu konusunda artık benim de şüphem kalmadı…
Bu konuda, zaten AKP’nin 16 yıllık kutsal yürüyüşüne karşı çıkan müzmin muhalifler hariç, hemen herkes hemfikir. İktidar, muhalefet, medya, önemli iş adamları ve iş kadınları; hatta kimi iktisatçılar bile böyle düşünüyor. Bahçeli, Perinçek, Destici ve Akşener de böyle düşünüyor. Bu nedenle istisnalar hariç, hepimiz milli birlik ve beraberlik ruhu içerisinde dış güçlerin ve üst aklın oyunlarını bozacağız. Bunu başarır başarmaz, sayıları milyonlara ulaşan işsizler ordusuna istihdam yaratacağız. Cari açık sorunumuzu çözeceğiz. Kimseye el açmayacağız. Kriz öncesi ürettiğimiz katma değeri düşük ürünleri üretmeye devam ederek, dikiş dikerek, cıvata sıkarak bu defa farklı bir sonuç alacağız.
Bugün, Türkiye ekonomisi dünyanın 17. büyük ekonomisidir. Kişi başına düşen milli gelir 10.000 doları aşmıştır ve ekonomimiz sağlamdır. Biz bununla gurur duyup, moralimizi yüksek tutarken, bunun iktisadi bir anlamı olmadığını ifade edenler, aslında dış güçlere hizmet ediyor. Hatta, istatistik okuma ve yorumlama meraklısı kesimlere göre, Türk ekonomisinin bundan tam 50 yıl önce de dünyanın 17. büyük ekonomisiymiş. Bunlar güya son yıllardaki önlenemez ve öngörülemeyen yükselişimizi gölgelemeye çalışıyorlar.
Dış güçler sistemli ve organize bir şekilde Türkiye ile uğraşıyorlar. AKP öncesi dönemde, yerli işbirlikçileri politikacılarla birlikte sinsi planlarını başarıyla uyguladılar. Şimdi karşılarında dik duran bir yönetim modelini görünce, ne yapacaklarını bilmez bir halde, sıradan bir papaza İsa peygamber muamelesi yapmaya başladılar. Öncelikle, size dış güçlerin yıllarca ülkemiz aleyhine oynadıkları oyunları deşifre edeyim de, ne demek istediğim daha kolay anlaşılsın:
Dış güçler, Türkiye’de vergi oranlarının yüksek olmasını ve verginin sadece ödeyenden (yakalanandan) alınmasını; dolaylı vergi yükü nedeniyle iç talebin daraltılmasını sağlayarak, şirket karlarının azalması yoluyla istihdam artışını engellemişlerdir.
Dış güçler, kayıt dışı ekonomiyi teşvik ederek, yasal ortamda faaliyet yürüten firmaların rekabet edemeyecekleri bir ortam oluşturarak, girişimcilerin üretim kazancı yerine finansal kazanca yönelmesini teşvik etmişler ve her dönem sermayenin yurt dışına çıkmasını sağlamışlardır.
Dış güçler, karlılığı düşük yatırımların ve emek yoğun sektörlerin devlet eliyle teşvik edilmesini temin ederek, ülkemizin özgün ürün, marka ve teknoloji yaratmasını engellemişlerdir.
Dış güçler, yetişmiş insan kaynağının politikadan uzak durması veya uzak tutulması için, CHP’nin kurumsal kimliğine özel önem atfetmişler, CHP’nin dernek gibi yönetilmesini sağlamışlardır. Bu sayede, CHP karşıtlığı üzerinden politika yapılmasının daha kolay ve anlaşılabilir bir yöntem olmasını sağlamışlardır!
Dış güçler, kamuda nitelikli personel erozyonu, devlet memurlarının yandaş kadrolaşmaya kurban edilmesi, kamu denetim ve kontrollerinin yapılamaz hale getirilmesi için yerli işbirlikçileriyle ortak stratejiler geliştirmişlerdir.
Dış güçler, devletimize ve vatandaşlarımıza daha fazla borçlanarak yaşamanın ne kadar rahat ve kolay olduğunu öğreterek, taksitle yaşayıp, borçla ölmenin yolunu göstermişlerdir.
Şimdi de bu güçler, yok ülkemizin sorunları katmerleşerek büyümüş, yok parayı taşa, toprağa gömmüşüz, yok köprü yapmışız, tünel yapmışız gibi ipe sapa gelmez söylemlerde bulunuyorlar. Hatta hatalı dış politika tercihlerimizin, özellikle ihracat üzerinde yarattığı olumsuz baskı ve sonuçları tartışan, Türkiye’nin stratejik derinliğiyle alay ederek, komşularımızla sıfır sorun değil savaş isteyen hainler dahi görüldü bu güçlerin arasında…
İnsan hakları ve demokrasinin geliştirilmesini ekonomik kalkınmanın ön koşulu olarak görenlerle yapılan gereksiz tartışmalar her ne kadar bizi yolumuzdan alıkoyamamış olsa da, enerji kaybına neden olduğunu itiraf etmeliyiz. Bu gereksiz tartışmalar yüzünde atılması gereken büyük adımlarımızı geciktirmeyi başardılar ama Kanal İstanbul projesinin gerçekleştirilmesini engelleyemeyecekler. Nokta!..