İnce’nin tek şansı

Açık söylemek gerekirse, Muharrem İnce’den bu denli başarılı bir seçim kampanyası beklemiyordum. TV’lerin yayınladığı ölçüde tüm mitinglerini izledim. Ankara Aktepe’deki mini mitingini ve Tandoğan meydanındaki büyük mitingini de yerinde izledim. Sahne performansı muhteşemdi. Hemen herkes gibi CHP’den daha fazla oy alacağını bekliyordum. Benim oy oranı tahminim % 33’tü.
Muharrem İnce’yi seçim meydanlarında başarılı kılan açıklamalarından birisi de, kampanyanın başından beri 50 bin avukatla Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne giderek seçim sonuçlarını izleyeceğini söylemesiydi. Gerçi, eğer seçimlerde manipülasyon yapılıyorsa, sonuçlar o binaya gelmeden çok önce yapılıyordu ama İnce’nin çıkışı ciddi bir meydan okumaydı. Her seçim sonunda yapılan ‘seçimlere gölge mi düştü’ tartışmalarından yorgun düşen kitleler açısından bu adeta bir başkaldırıydı.
İnce’nin seçim günü akşamında gösterdiği performans, ona oy veren kitlelerde büyük ölçüde hayal kırıklığı yarattı. Bu aslında İnce’nin aldığı oy oranına yönelik bir hayal kırıklığı değil, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalacağı beklentisinden kaynaklanan bir şaşkınlıktı. Elbette seçim gecesi CHP sözcüsünün çelişkili açıklamalarından İnce sorumlu tutulamazdı ancak, gözler ekranlarda İnce’yi arıyor, onun ne diyeceğini merak ediyordu. Seçim sonuçlarına yönelik hayal kırıklığı, yerini Muharrem İnce’nin anlaşılmaz tutumuna bırakmıştı. O gece, İnce’yi, seçim sürecinin etkisiyle gözümüzde fazla abarttığımızı düşündüm.
İnce’nin seçim çalışmaları esnasında Kılıçdaroğu’na karşı aday olmayacağı yönündeki açıklamasını, seçimlerden hemen sonra yaptığı “CHP’de benim ağzımdan Kurultay kelimesi duymayacaksınız” açıklamasıyla pekiştirmesi, benim açımdan ona verdiğim kredinin devamını sağladı. Ancak, Kılıçdaroğlu ile ailece yenilen akşam yemeğinden sonra yaptığı açıklama ile CHP’de resmen başlattığı kurultay süreci seçim sahnesindeki İnce’den daha farklı, başka bir İnce ile tanışmama yol açtı.
İnce’nin çıkışı etik midir? Kurultay CHP’ye ne getirir?… CHP’den ne götürür?… sorularına yanıt aramayacağım. Zira, CHP’yi dışardan izleyen birisi olarak buna hakkım olduğunu düşünmüyorum.
Ancak, sıradan bir seçmen olarak ifade etmeliyim ki, CHP rozetini çıkartarak halkın karşısına çıkan, önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanlığına tekrar aday olacağını daha şimdiden açıklayan, “Hepinizin cumhurbaşkanı olacağım” sözünü veren İnce’nin, CHP genel başkanlığına aday olması ne kadar anlamsız bir siyasi hamle, ne büyük bir çelişki! Hazır parti rozetini çıkartmışken, üstelik CHP’nin kadrolu cumhurbaşkanı adayı olabilmeyi daha şimdiden garantilemişken bir siyasi partinin genel başkanlığı neden arzu edilir ki? Üstelik bu yeni rejimde…
Elindeki bu fırsattan yararlanarak gölge kabine oluşturmak, mutfak hazırlığını tamamlamak, hatta ekibe diğer partilerden önemli isimleri de katmaya çalışarak yeni seçimlere hazırlık yapmak daha doğru bir strateji olmaz mıydı? Neden CHP genel başkanlığı? Yoksa CHP genel başkanlığı makamı cumhurbaşkanlığına tercih edilecek bir makam mı?
İnce’nin siyasi öngörüsü ve amacı nedir bilemem ama kendisini CHP genel başkanlığına yakıştıran AKP temsilcileri ve sözcülerinin de tuzağına düşerek, kendisini dar bir alana hapsediyor. AKP’nin asıl amacı da “Herkesin değil CHP’nin adayı Muharrem İnce”nin cumhurbaşkanlığı seçimine girmesini sağlamak. Belki Muharrem İnce farkında değil ama AKP Muharrem İnce’nin partiler üstü aday olabileceğini öngörüyor ve bu tehlikeyi bugün bertaraf etmek istiyor. İnce’nin CHP genel başkanı olmasını istiyor, İnce’yi resmen teşvik ediyor.
İnce’nin şu anda içerisinde bulunduğu ruh halini anlayabiliyorum. Kılıçdaroğlu karşısında kaybedilen iki kongreden sonra seçim süresince kazanılan özgüven zirve yapmış olabilir. Bu İnce açısından bir zafer olabilir ama düşmekte olduğu tuzağı fark etmesi lazım. Ben şahsen bugün izlediği siyaseti çok amatörce buluyorum, tabii eğer başka bir gündemi yoksa…
Hatırlayanlar olacaktır, yine Medya Günlüğü’nde 2 Ağustos 2017 tarihinde yayınlanan “Akşener’in Tek Şansı” başlıklı yazımda, Akşener’in parti kurarak öncelikle kendi alanını daralttığını belirtmiştim. Bu defa aynı hatayı İnce yapıyor. Alanını daraltıyor. Daha şimdiden, Türkiye’nin en eğitimli kesimini, %25’i, önümüzdeki süreçte de, siyaset dışı bırakmak için çaba sarf ediyor. Korkarım, belki de isteyerek önümüzdeki seçimlerin kaybedeninin CHP’nin kurumsal kimliği olmasını sağlayacak.

İlgili link: http://www.medyagunlugu.com/Haber-3682-aksenerin-tek-sansi.html

 

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s