Meğer Suriye’den kalkan İran’a ait bir “drone” İsrail hava sahasına girmiş. İsrail bu “dron”u düşürürken bir F16 uçağını kaybetmiş, sonra Suriye’de bulunan, Suriye ve İran’a ait 12 hedefi vurmuş. Suriye’ye ait hedeflerden 4 tanesi Suriye hava savunma sistemi bataryalarıymış. İsrail kaynaklarına göre olay bundan ibaret. İsrail tarafı yaptığı resmi açıklamada “bu tür saldırıların sorumluları bedelini ödemek durumundalar” ifadesine yer verdi.
Suriye tarafından yapılan açıklamada ise, İsrail saldırılarına cevap niteliğindeki savunmada birden fazla İsrail uçağının düşürüldüğü ifade edilmektedir. Olayın neden ve nasıl geliştiğini tartışmaksızın, bu olayın Suriye sorunu açısından ne gibi sonuçlar doğuracağını değerlendirelim:
1 Suriye’deki hava savunma sistemleri Rusya’nın bilgisi ve izni olmaksızın kullanılmış ise bu önemli bir gelişmedir. Rusya’nın bu konuda bir açıklama yapıp yapmayacağı bilinmemekle birlikte, savunma sistemi kurulurken İsrail uçaklarının düşman uçağı olarak tanımlanmasına Moskova tarafından daha en başta “onay” verildiği anlaşılmaktadır.
2 Olay Rusya’nın bilgisi dahilinde meydana gelmişse, Rusya bir taşla iki kuş vurmayı başarmış demektir. Hem İsrail’e bilinçli şekilde prestij kaybı yaşatarak, Suriye’de kendi bilgisi dışında strateji geliştirmemesi mesajını vermiş hem de İsrail saldırısı sonucunda İran’ın Rusya’ya daha da yakınlaşmasını mecbur kılacak bir hamle gerçekleştirmiş olabilir.
3 Rusya, geçtiğimiz hafta İdlib’de düşürülen Rus uçağının hangi gizli servis(ler)in koordinasyonuyla gerçekleştirildiğine dair bulgulara ulaşmış olabilir. Bu nedenle ilgili taraf(lar)a ceza kesmiş olabilir.
4 Düşen İsrail uçağıyla ilgili olarak bu sabah attığım tweete verilen yanıtlar arasında, “uçağın İsrail’in saldırılarını haklı çıkartmak amacıyla İsrail tarafından düşürülmüş olabileceği” de bulunmaktadır. Bence de bu değerlendirme ihtimal dışı değildir.
5 -Bu gelişme, Suriye’de Kürtleri biraz daha dokunulmaz kılacak, daha çok korunmalarına ve kollanmalarına yol açacaktır. Zira bu olay Kürtleri, ABD ve İsrail açısından İran yayılmacılığına karşı da kullanılabilecek en elverişli müttefik konumuna getirecektir. Kürtler belki de en başından beri bu amaçla desteklenip, güçlendirildiler. Belki de ABD, önümüzdeki hafta bize Suriye Kürtlerinin Türkiye’ye yönelik tehdit olmayacağının garantisi bir kez daha vermeye çalışacaklar.
6 – Türkiye, terörist olarak nitelediği Esad yönetimine ve İran’a yönelik bu açık mesaj karşısında, hangi tarafı destekleyecek veya kınayacaktır? Sessiz kalmayı mı tercih edecektir?
7- Suriye iç savaşına, önce ABD öncülüğündeki koalisyona açık destek vererek iştirak eden Türkiye, daha sonra taraf değiştirip, İran ve Rusya (Astana süreci) ile birlikte hareket ederek bugünkü noktaya ulaşmıştır. Bugünden itibaren Türkiye’nin taraf seçmek konusunda daha da zorlanacağı, teşvik edileceği, mecbur bırakılacağı gelişmeler yaşayacağımız anlaşılıyor.
Bilindiği gibi Türkiye kamuoyunda, Afrin harekatının asıl nedeninin iç politika mülahazaları olduğunu iddia eden kesimler de bulunuyor. Eğer öyleyse, bu operasyon iç politika açısından da oldukça riskli sonuçları olabilecek bir adım. Karar alıcılar sanırım bu olasılığı yeterli şekilde değerlendirmiştir. Ancak, Afrin harekatı özellikle Batı’da, IŞİD’e karşı mücadeleleri nedeniyle oluşan Kürtlere yönelik sempatiyi bir başka seviyeye taşıma potansiyeli de barındırmaktadır. Bunun da hem ülkemizin milli çıkarları hem de iç politikamız açısından ne gibi sonuçlar doğuracağı iyice tartışılmalıdır.