Nabi Şensoy’un ardından

Büyükelçi Nabi Şensoy’u 73 yaşında kaybettik.Nabi Şensoy ile T.C. Moskova Büyükelçiliğinde yaklaşık 3 yıl birlikte çalıştık.

Önce benim Büyükelçim oldu. Sonra arkadaş ve dost olduk. Hayatımda gördüğüm en donanımlı, en mütevazı bürokrattı.

Meslekten diplomat hatta bir dönem Özal’ın özel kalem müdürlüğü görevini yürütmüş olmasına rağmen hep önce insan olarak kalmayı başarmış birisiydi.

Tek anlaşamadığımız konu Onun Fenerbahçeli, benim Galatasaraylı olmamdan kaynaklanıyordu. Her hafta sonu Moskova Fenerbahçeliler derneğine gidip, iş adamları ve gazetecilerle birlikte Fener’in maçlarını onlarla aynı coşkuyu yaşayarak izlerdi. Eğer o hafta sonu Fenerin işi ters gitmişse, Pazartesi günleri beni görmek istemezdi.

Bürokrasiden istifa ederek ayrıldığımda, Moskova’dan telefon ederek, “devlete küsülmez, çok üzüldüm, devlette kalman lazımdı, inşallah en kısa sürede geri dönersin” demişti.

Türkiye’ye dönüşte Müsteşar yardımcılığı görevine getirildi. 1 Mart 2003 teskeresiyle ilgili yoğun mesaisi arasında Bakanlıkta bir öğle yemeği yedik. Benim istifa etmiş olabileceğime hala inanamıyordu, üzüntüsünü belirtiyordu.

Aradan yıllar geçti, 2009 oldu. Nabi bey T.C. Vaşington Büyükeçimizdi. O yıllar Davutoğlu kasırgasının tüm ülkeyi, hatta dünyayı! sardığı yıllardı.

Beyaz Saray’da bir Erdoğan Obama görüşmesi yapılacaktı. Görüşmenin baş başa yapılması planlanmıştı. Buna rağmen, Davutoğlu görüşmeye girmeye kalkmış, Beyaz Saray’da kriz yaratmıştı. Davutoğlu ve kendisinden daha büyük olan egosu, bu işten Nabi beyi sorumlu tutmuş ve işi insani vasıflarını gösterecek kadar tepkiye dönüştürmüştü.

Nabi Şensoy T.C. Vaşington Büyükelçisiyken 8 Aralık 2009’da merkezde bir görevine alınmasını talep etti. İstifa etmenin kibarcasıydı bu.

Haberi duyunca hemen telefon etmiştim. Sekreteri hanıma görüşmek istediğimi belirttim. Kısa bir süre sonra sekreteri dönüş yaptı ve “kendisi sizi arayacak” dedi.

Kendisine “çok üzüldüğümü, devlette kalması gerektiğini, devlete küsülemeyeceğini” söyleyeceğimi bildiğinden olsa gerek telefonla görüşmek istememişti.

Ülke olarak, sahip olduğumuz en değerli şeyimizi, kaliteli insan kaynağımızı, kaybetmekte hiç tereddüt etmedik. Yakın bir tarihe kadar, bunun bilinçli bir tercih olabileceğine hiç inanmamıştım.

Şimdi her şey çok net.

Artık insanlar sadece işini, devlet de kaliteli insan kaynağını kaybetmekle kalmıyor, hatalı dış politika tercihleri nedeniyle insanlar hayatlarını kaybediyorlar, şehit oluyorlar.

Ama Davutoğlu hala kameralara tebessüm edebiliyor, hatta dış politika analizleri yapmaya cesaret dahi ediyor. Kendisine, yaşadığımız dış politika sorunları hatırlatıldığında, 3. şahıslar aracılığıyla “Ne Dışişleri Bakanlığı döneminde ne de başbakanlığı döneminde hiçbir kararı tek başına almadığını” ifade ettirebiliyor.

Ama biz, kendisini siyasete sokan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Onun yüzüne “Türkiye’den çok Mısır ve Suriye’nin başbakanı ve dışişleri bakanı gibi davranarak çok ileri gittiğini, bunun Türkiye’nin menfaatlerine de aykırı olduğunu söylediğini biliyoruz.

Allah rahmet eylesin, mekanın Cennet olsun Nabi abi, çok üzgünüm.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s