7 Haziran 2015 Genel Seçim Sonuçları üzerine yapılan spekülasyonlar gösteriyor ki; hemen hemen herkes, kendisini en kötü senaryolara hazırlıyor. “HDP barajı geçerse ne olur, geçmezse ne olur?” sorusu, tartışmaların ilk sırasında yer alıyor. “Olası bir AKP – CHP koalisyonu” da son dönemde sıklıkla dile getirilen bir başka senaryo başlığı.
AKP-CHP koalisyonunun Türkiye’yi içerisinde bulunduğu çıkmazdan kurtaracağını savunanların sayısı son dönemde oldukça arttı. CHP’nin, AKP’ye böyle bir fırsat vererek, hırsızlık ve yolsuzlukların hesabının sorulmasını öteleme gayreti, kuşkusuz ki CHP’nin kendi kendini imha etmesi sürecini de başlatacaktır. AKP’nin de kendi ortağı olduğu hükümetle, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve şeffaf bir yönetim tarzına rıza göstereceğinin bekleniyor olması ise oldukça iyi niyetli bir yaklaşımdır. Medyada ilk olarak, 2013 yılında gündeme getirilen bu konu, bugün öngörmediğim bir seçenek. Daha doğrusu; bu seçeneği, Türkiye’de gerginliği daha da tırmandıracak bir seçenek olarak düşünüyorum. Ama itiraf etmek gerekir ki bu, kulağa hoş gelen ve “sağduyunun sesi”ni yansıtan bir arayış. Cumhurbaşkanı’nın aktif olarak sahalara inmesinden ve sert söylemlerde bulunmasından önce, ben de bu görüşü benimserdim.
Hiç şüphesiz AKP’nin yine açık ara seçimi kazanma ihtimali de var. Zira henüz Cumhurbaşkanı’nın kullanacağı silahları tam olarak bilmiyoruz. Aslında burada “silah” değil de “argüman” kelimesini kullanmak sanırım daha doğru olacak. 12 yıldır aralıksız olarak seçim kazanan bir liderin, AKP’ye neler kazandırabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Davutoğlu’nun performansını yetersiz gördüğü anlarda sahalara daha sık inecek olması, kuşkusuz diğer partiler açısından da haksız rekabet ortamı doğuruyor.
HDP’nin baraj engeline takılmasının yaratacağı rejim sorunu ya da baraj engelini aştığı takdirde yeni hükümetin oluşturulmasında yaşanacak sıkıntılar, bu defa da Türkiye’yi bir erken seçim atmosferine sokacak. Bu olasılığı gündeme getirenlerin sayısı da giderek artıyor. Bu seçenek ancak, seçimlerin zamanında ve kazasız belasız yapılabilmesi durumunda ortaya çıkabilecek bir seçenek. Ben hala seçimlerin zamanında yapılacağı konusunda endişe duyuyorum. Elbette bu öngörümün gerçekleşmemesi, en büyük arzum. Bunu samimi olarak ifade ediyor ve bundan da endişe duyuyorum.
Siz, bir seçim kaybettiğinde, her şeyini kaybedecek bir siyasetçi ya da siyasi hareket olsaydınız, önümüzdeki süreçte nasıl bir strateji izlerdiniz? Pınar Tremblay’a atıfla, “thanatophobia” yani ölüm korkusu içerisinde olsanız ne yapardınız? Tremblay, “Bu illet, insanlara almayı hiç hayal edemedikleri riskleri aldırabilecek kadar güçlüdür” diyor ve kişinin kendi kendini yok etmesindeki en büyük etkenin “suçluluk” olduğuna işaret ediyor.
Sizi bilmem ama ben şahsen, bu durumdaki bir siyasetçi olsaydım, ülkeyi düzlüğe çıkartmak için ne AKP-CHP koalisyonuna, ne de her kesimin temsil edildiği bir milli mutabakat hükümetine onay verirdim.
Hemen, danışmanlarıma talimat vererek önce Anayasa’yı inceletir, hangi koşullarda seçimlerin ertelenebileceğini araştırırdım. 78. maddeyi önüme getirdiklerinde ise “Bu maddede bahsi geçen ‘savaş’ iç savaşı da kapsıyor mu?” sorusunu sorardım. Bu maddenin eğilip bükülmesine ilişkin senaryo çalışmaları yapılması talimatını verirdim. İç karışıklık, daha doğrusu yerel iç savaşçık koşulları da seçimlerin ertelenmesi için yeterli bir sebep olabilir mi diye kafa yorardım. Üstelik bunu demokrasi adına yapar, “seçim sandıklarının güvenliğinin sağlanması güçleşeceğinden, halkın özgür iradesinin sandığa yansıması engellenecek” bile derdim. Ben bu çabayı sarf ederken eğer; muhalefet, medya ve kamuoyu bu konuda bana adım attırmamak için bir çaba içerisine girerse, o zaman 3 tane adamı malum ülkeye gönderip, füze attırmayı da seçeneklerim arasına koyardım.
Bu esnada danışmanlarımdan biri gelip, savaş için TBMM kararı olması gerektiğini hatırlatırsa, O’na Anayasa’nın 92. maddesini hatırlatarak derdim ki; “Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde veya ara vermede iken, ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde, Cumhurbaşkanı da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar verebilir.”
Sanırım en iyi seçenek; her ne sonuç çıkarsa çıksın, seçimlerin zamanında yapılması. Türkiye bunu başarırsa çok önemli bir adım atmış olacak. Eğer kediler de müsaade ederse…