AKP’nin son dönemde Hamas ve Hamas lideri Halid Meşal’a gösterdiği teveccüh bazı kesimlerce yadırganıyor. AKP kongrelerinde, özellikle de son Konya kongresinde Halid Meşal’in konuşma dahi yapmasını bazı yorumcular, orta doğu’ya yönelik dış politikamız bağlamında değerlendiriyorlar. Bu nedenle, AKP’nin dış politikasında Esad’ı bir tarafa bırakarak Hamas’ı ön plana çıkartmaya başladığını ve Hamas’ın ipine sarıldığına dikkat çekiyorlar. Oysa, ben Hamas’ı ön plana çıkartma stratejisinin arkasında dış politika mülahazaları değil tamamen iç politikaya, siyasal islama yönelik mesajlar olduğunu düşünüyorum. 2009’dan beri AKP’nin, Saadet Partisinin de dayandığı geleneksel tabana yönelik bu stratejisi, aynı zamanda, kullanılan din temelli motiflerden ötürü, samimi Müslümanları da oyuna dahil ediyor. Bugün Cemaatle yürütülen mücadelede, siyasal islam hem bir araç olarak kullanılıyor, hem de toplumu din ve laiklik temelinde yeni ve daha şiddetli bir ayrıma sürüklüyor. Kısaca, son gelişmelerin ışığında AKP’nin bilinçli ötekileştirme politikasının tüm şiddetiyle devam ettiğini görüyoruz. İşin garip tarafı, iç politika mülahazaları giderek Türk dış politikasına ve Türkiye’nin uluslararası toplumdaki, eğer kaldıysa, olumlu imajına tesir ediyor. İçeride iktidarı sürdürebilmek için siyasal islama yönelik olarak atılan her adımın, uluslararası planda Türkiye’nin başını ciddi bir şekilde belaya sokacak olması, önümüzde ciddi ve her zamankinden daha yakıcı bir başka sorun olarak duruyor.
Bu noktada, 2009 yılında yazdığım, 2010’da güncellediğim bir yazımı aşağıda Ek 1’ de yer alan kaynaktan aynen sunuyorum.
Yazıda bahsi geçen, “Saadet Partisi” ile ilgili hususa ilişkin video kayıtlarını aşağıdaki 2.(Numan Kurtulmuş’lu) ve 3 numaralı kaynaklarda, Meşal’in AKP Konya İl Kongresinde yaptığı konuşmayı ise 4 numaralı kaynakta bulabilirsiniz.
“Hamaslı Davos ve Ilımlı İslam Politikasının Sonu
Terör örgütleri listesinde PKK”dan bile önde sıralanan Hamas’a hamilik yapmak şeklinde de anlaşılan çıkışlarımız, dış politikamızın geleceği açısından kaygı yaratıyor. Aynı şekilde, İsrail’in Gazze’ye yağdırdığı bombalarla hayatını kaybeden çocuklara ve sivillere karşı duyarsız kalmak da kaygı veriyor.
Türkiye’nin batı tarafından kendisine uygun görülen “ılımlı islam” rolünü son 6 yılda başarıyla oynaması, iç politikadaki dengeleri alt üst ederek Türkiye”yi bugünkü noktaya getirmiştir. Davos öncesi Türkiye, batılı ve doğulu kimlikleri arasında gittikçe sıkışmış ve özellikle, Ergenekon süreciyle tartışılmaya başlayan “rejim” sorunu ile iç ve dış politika arasındaki çizgiyi de ortadan kaldırmıştır.
Batının AKP iktidarına sağladığı politik destek bugün gelinen noktada yerini derin bir endişe ve şaşkınlığa bırakmıştır. İç politikadaki gergin ortamın dış politikaya da taşınması artık doğrudan batı açısından sonuçlar doğuran bir noktaya gelmiştir. Türkiye yolunu şeçmiştir. Bu rol artık “ılımlı islam” rolü değildir. Gazze sokaklarındaki gösterilerle tescillenen Türkiye” ye yönelik sempatinin tüm Arap dünyasına yayılması, Türkiye”nin yolunun bundan böyle “ılımlı İslam” olamayacağının bir kanıtıdır.
Artık, batının da sorunu haline gelen AKP iktidarının önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleyeceği gerçekten büyük bir merak konusudur.
Türk halkı önceki seçimlerde AKP’ye verdiği destekle, iç siyasetteki yol haritasını nasıl onaylamışsa, yakın gelecekteki oylarıyla Türkiye’nin dışarıdaki eksenine de destek ve onay verecektir. Bundan böyle batının Orta Doğu’da Mısır gibi uysal müttefiklere ihtiyacı daha da artacak ve Türkiye’nin islam dünyasına gösterilecek bir örnek olması özelliği son bulacaktır.
Filistin sorunu, demokrasi korkağı Arap ülkeleri tarafından “demokratik bir emsal” teşkil etmemesi için hep endişe ile izlenmiştir. Filistin’den kaynaklanacak demokratik hareketlerin tüm Arap dünyasını etkilemesinden korkulmuştur. Oysa, aynı Filistin sorunu Türkiye’de demokrasi şemsiyesi altına girerek radikal islama kucak açan çevreler açısından her zaman bereketli bir alan olarak görülmüştür.
Hamaslı Davos, işte bu açıdan AKP ve Saadet Partisi tabanlarındaki siyasi derinleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Bu taban dikkate alındığında, Saadet Partisi’nin İstanbul mitingine cevabın Davos’tan geldiğini rahatlıkla belirtebiliriz. Davos hamlesi, AKP tabanının Saadet Partisine kaymasına “dur” anlamı taşımaktadır. Bunun yanında, Davos çıkışıyla gururu okşanan çeşitli kesimlerden de AKP”ye yönelik sempatinin arttığını söyleyebiliriz.
AKP iktidarı artık uluslararası camianın dikkatle izlemesi gereken bir noktaya gelmiştir. Eğer ortada bir sorun varsa, bu sorun artık batının, yani AKP”yi iktidara getiren şartlarını oluşturan Batının sorunudur.
Türkiye’nin ılımlı İslam’a model gösterilmesi dönemi sona ermiştir.”
1 – http://www.haber3.com//hamasli-davos-ve-ilimli-islam-politikasinin-sonu-105912y.htm#ixzz3On2Cb8zw