RUS RUBLESİ Mİ VE RUS RULETİ Mİ?

Bu ülkede, “Rusya ile dış ticaretimizi artık Ruble ile yapacağız”
diyerek hava atan politikacıları hatırlar mısınız? Ya da Rusya,
Kırım’ı ilhak ederken, ağırlık koyamayıp, “değerli yalnızlık politikası
gütmekle gurur duyanları”, ya da Batı ile Rusya’nın ambargo
restleşmesi yaptıkları dönemde, “Rusya’ya tarım ürünleri ihracatımız
artacak” diye ellerini ovuşturan esnaf politikacıları? Peki, petrol
fiyatları yerle bir olmuşken, doğal gazda “Ruslardan yüzde 6 indirim
aldık” diye böbürlenenleri hatırlar mısınız? Yakındaki uzak komşu
Rusya’yı anlama güçlüğü çektiğimiz içindir ki Rusya ile ilişkilerimiz,
ciddi bir perspektif yerine, liderlerin ortaklığı temelinde ele alınıyor.

Son yıllarda Rusya, yüksek düzeyde seyreden enerji fiyatlarına
paralel olarak ciddi bir ekonomik gelişme kaydetti. Enerji
fiyatlarındaki düşüş ve Batı’nın ambargosu nedeniyle yaşanmakta
olan ekonomik krizin, Putin’in imajına ve Putin döneminde sağlanan
istikrara büyük darbe vurması bekleniyor. Merak edilen bir soru var;
“Rusya, bu krizden rejimin istikrarını koruyarak çıkabilecek mi?
Giderek azalan döviz gelirleri ve düşmekte olan döviz rezervleri,
acaba 1990’lı yıllarda olduğu gibi emekli maaşlarının ödenememesine
yol açacak mı?” Bu gibi sorulara yanıt aramak yerine, “Rusya’nın
derdi de bizi germemeli” diye düşünebilirsiniz. Peki, ama böyle
düşünme lüksümüz var mı?

Yaşanan krizle birlikte Ruble’deki büyük dalgalanmanın
Rusya’daki Türk şirketlerini, özellikle de inşaat şirketlerini olumsuz
etkilediği biliniyor. “Rusya’daki diğer yatırımlarımız, Rusya’ya
ihracatımız ve daha önemlisi turizm gelirlerimizin akibeti ne olacak
?” diye düşünmeye başladığımızda, Rusya’nın derdinin bizi neden
germesi gerektiği ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra sadece Dolar/TL
paritesinin izlediği seyir bile, Rusya krizine karşı neden duyarsız
kalınamayacağının bir başka kanıtıdır.

Rusya’daki gelişmelerin Putin’in karizmasına ve
popülaritesine olumsuz etki yapması bekleniyor. Kuşkusuz ki bunu en
iyi Putin biliyor. İşte bu nedenle, Putin’in, gelişmelerin Rusya’nın dış
politikasına da etki etmesi için özel bir çaba sarfedileceğini söylemek
kehanet olmayacak. Rusya, batının tehditlerine ve baskısına boyun
eğmemek için fazlasıyla “dik durabilecek” bir ülkedir. Rusya, dış
politikasında da iç politikasında da her zaman stratejik ve askeri
konulara öncelik vermiş, ekonomik konuları ikinci plana atabilmiş
bir ülkedir. Rusya’nın dış politikası, “etki alanı” ve “sıkı ve kuralcı
karşılıklılık” gibi eski moda konseptlere dayanır. Zaten Rusların
hukukun gücüne değil, gücün hukukuna inandığını söylememize
gerek bile yok.

Putin şunu iyi biliyor ki, Ruslar; yurt içerisinde zor hayat
şarlarına karşı şerbetli bir millet olmasına karşın, dış ilişkilerde
yaşanacak “zor şartlara” hiç alışık değildir. Dışarıda, her zaman
güçlü ve başı dik bir Rusya olması; sıradan, sokaktaki Rusların
temel arzusudur. Açıkçası, bu konu sefaletten daha önceliklidir.
Ancak buna rağmen, Putin’in özellikle yoksul kesimin yaşam
düzeyinin daha da kötüleşmemesi için büyük gayret sarf edeceğini
söylemeliyiz. Kriz ortamında, başta halkın temel ihtiyaç maddelerinin
tedariki ve bunun sürekliliğin sağlanması, hatta turist akışının
devamlılığı büyük önem arz edecek. Sanırım, Allah bir kez daha
Türkiye’yi Rusya pazarına, Rusya’yı da Türkiye’ye mecbur kılıyor.
Ancak Türkiye’nin bugünkü gündemi, bu fırsatı değerlendirmemize
olanak sağlayacak mı, sağlamayacak mı, işte asıl soru işareti bu.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s