Rusya ile ortaklıktan rekabete ! 22.11.2013

1990’ların sonunda Türk-Rus ilişkileri özellikle Mavi Akım projesiyle daha da derinleştiğinde, siyasi alanda da “rekabetten ortaklığa” giden bir işbirliği sürecinden bahsedilirdi. Nitekim AKP iktidarının ilk yıllarında da ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi yönünde adımlar atıldı. Nükleer enerji alanındaki işbirliği bu adımların somut bir sonucuydu.  Her ne kadar, AKP ve Sn. Erdoğan, Mavi Akım’ın yarattığı ticaret hacmini kamuoyuna kendi başarılarıymış gibi yansıtmış olsa da, iki ülke yöneticileri arasında gerçekleştirilen sık ziyaretlerin ilişkilerimizin sağlam temellere oturtulmasına yol açtığını söylemek gerekiyor. Zaten, Sn. Erdoğan ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Medvedev’in 12 Mayıs 2010’da oluşturdukları Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) her yıl düzenlenecek olması da rekabetten ortaklığa giden yolda ulaşılan zirveyi gösteriyordu.  Türkiye adına Başbakanın, Rusya adına ise Devlet Başkanının eş başkanlık edeceği bu platform hem yeni işbirliği sahalarının ele alınmasını hem de mevcut konuların takibinin yapılması açısından önemli bir araç olacaktı.

Geçtiğimiz yıllarda üç kez toplanan ÜDİK’in bu yılki toplantısı, diğerleriyle kıyaslandığında, sıradan bir ülke ile sıradan bir diplomatik temas gibi gerçekleştiriliyor.  Medyada yeralan bilgilere bakıldığında, Saint Petersburg’da gerçekleştirilen ÜDİK’in bu toplantısının gündeminde ciddi bir başlık bulunmuyor. Suriye’deki gelişmeler,  Azerbaycan ile Ermenistan liderleri arasından  yürütülen müzakereler, ticari ilişkiler ve Türkiye’ye gelen Rus turistlerin sayısı v.b. gibi ikincil konular ele alınmış. Görüşmelerde, kamuoyunda heyecan yaratacak yeni bir projenin yer almamış olması hayal kırıklığı yarattı.

Rusya ile yıllardır ısrarlı ve kararlı bir şekilde tesis edilmeye çalışılan stratejik ortaklık olgusu yerine, ikili ilişkilerde ÜDİK’in bu son toplantısı ile “ortaklıktan rekabete” giden sürecin başladığı anlamı çıkıyor. Bu gelişme, Türk dış politikasında Davutoğlu’nun başarıyla tesis ettiği “değerli yalnızlık” politikasına uygun düşen bir gelişme olsa da milli çıkarlarımız açısından ne anlama geldiğini görünür bir gelecekte anlayabilmemiz mümkün olacak.

Başta ekonomik çıkarlarımız olmak üzere, Cumhuriyetin kuruluşundan bu zamana kadar kapsamlı,  derin ve çok yönlü işbirliğine sahip olduğumuz Rusya ile “rekabet” temelli bir politikaya yönelmek, Davutoğlu’nun bir başka büyük başarısı olarak tarihteki yerini alacaktır. Oysa Şam’a giden yolun Moskova’dan geçtiğini anlamak için ilişkilerimizi bu düzeye getirmek gerekmiyordu. Çok yakında, Kahire’ye giden yolun da Moskova’dan geçtiği anlaşılırsa bunu bir süpriz olarak değerlendirmemek gerekecek.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s