(DP Basın Merkezi-15 Eylül 2013) Ekonomi İşleri Başkanı Aydın Sezer yaptığı yazılı açıklamada, “ağırlıklı olarak imar rantı ile elde edilen milli gelir ve bu gelire ilave olarak alınan iç ve dış borç ile yaratılan sanal zenginliğin son dönemine girilmiş bulunuyor.” dedi.
Son 10 yılda hiçbir yapısal reform gerçekleştirilmediğini belirten Aydın Sezer, “Gezi sürecinden itibaren Sayın Başbakan’ın kullandığı ‘dil’ ve yarattığı gerilim ortamı da, iş dünyası ve yabancı sermaye girişi üzerinde olumsuz etkisi olan ciddi bir başka ekonomik sorundur” diye konuştu.
Ekonomi İşleri Başkanı Aydın Sezer açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Gaz ile fren arasına sıkışan Türkiye ekonomisi, frene basınca hızla düşüşe geçiyor, gaza basınca kontrolsuzca yükseliyor, bir türlü istikrarlı büyüme trendi yakalanamıyor.
Bunun temel nedeni, son 10 yıldır tüketime dayanan büyüme modelinin uygulanması ve hiç bir yapısal reformun gerçekleştirilmemiş olmasıdır.
Ağırlıklı olarak imar rantı ile elde edilen milli gelir ve bu gelire ilave olarak alınan iç ve dış borç ile yaratılan sanal zenginliğin son dönemine girilmiş bulunuyor.
Vadesi gelmiş borç ödemeleri ve cari açığın finansmanı için gereken paranın nasıl sağlanacağı sorun olarak karşımızda dururken, Temmuz ayında Türkiye ekonomisine 4.8 milyar dolarlık kaynağı belirsiz para girişi oldu.
Kaynağı konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılan bu para akışının önümüzdeki aylarda devam edip etmeyeceği ekonomi yönetimi tarafından da büyük bir merakla bekleniyor.
Ekonomi yılın II. çeyreğinde % 4.4 büyümüştür. Beklenenin üzerinde gelen II. çeyrek büyümesinin kaynağına baktığımızda, büyümenin ağırlıklı olarak % 5.3 artan tüketim harcamalarından, tüketim harcamalarının da ağırlıklı olarak % 12’lik artış gösteren ithalattan beslendiği anlaşılmaktadır.
Buna karşılık ihracatımızdaki artış % 1 düzeyinde gerçekleşmiştir. Döviz fiyatlarındaki artış beklentisi, harcamaları öne çekmiştir. Öte yandan cari açığa bakıldığında ekonomimizin yine borç alarak büyüdüğü görülmektedir. Son 10 yıldır olduğu gibi, II. çeyrekte de üretmeden tüketen ve bu tüketimi dışardan aldığı borç ile yapan Türkiye, % 4.4 oranında büyümüştür.
Ekonomide bu gelişmeler olurken Davos toplantıları adıyla bilinen etkinliği düzenleyen Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum – WEF), tarafından hazırlanan Küresel Rekabet İndeksi raporu (2013 – 1014) geçtiğimiz hafta açıklandı.
Bu raporda, Türkiye, küresel rekabetçilik açısından 148 ülke arasında 44. sırada yer aldı. Bilindiği gibi, WEF, raporunda 3 ana grupta 12 alt başlıkla toplam 119 kıstas kullanmıştır. Bu 119 kıstasın sadece 32 tanesinde Türkiye, mevcut sırasının üzerinde performans gösterebilmiştir.
“Yapısal sorunların çözümünde geçtiğimiz 10 yıl, kayıp yıllardır..
2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisi arasında girme iddiasındaki Türkiye’nin bu performansıyla ve yapısal sorunlarıyla bu hedefini gerçekleştirebilemesi imkansız görünmektedir. Bu nedenle, yapısal sorunlarımızın çözümünde geçtiğimiz 10 yılı kayıp yıllar olarak değerlendirmek gerekmektedir.
WEF raporunda yer alan ilk öğretim eğitim kalitesi, matematik eğitiminin kalitesi, okullarda internet erişimi, kadın işgücünün erkek işgücüne oranı, ihracatın GSMH’ya oranı, halkın politikacılara güveni, yargı bağımsızlığı, kamu kaynaklarının çarçur edlmesi, vergi oranlarının yüksekliği, firmaların AR-GE harcamalarının düşüklüğü, yenilikçik kapasitesinin eksikliği, üniversite – sanayi işbirliğinin yetersizliği vb. gibi başlıklardaki olumsuzluklara ilaveten, “kayıt dışı ekonominin” büyüklüğünün de rekabetçiliğimizin gelişmesindeki ana engellerden birisi olması dikkat çekicidir.
Hükümetin bu sahada adım atmak bir tarafa, Maliye Bakanının, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü konusundaki verileri açıklaması durumun vehametini göstermektedir.
Ülkemizin aynı kulvarda bulunduğu ülkelere göre daha hızlı hareket gereği ortadayken, gezi sürecinden itibaren Sayın Başbakan ve iktidar partisi yetkililerinin kullandıkları “dil” ve yarattıkları gerilim ortamı da, iş dünyası ve yabancı sermaye girişi üzerinde olumsuz etkisi olan ciddi başka bir “ekonomik” sorun olarak Türkiye’nin gündeminde yer almaktadır.”