Rusya’nın enerji politikası ve Türkiye (6)

Mavi Akım projesiyle birlikte Rusya’nın ülkemize bağımlılığı giderek artmasına rağmen, iki ülke arasındaki “gaz” ilişkilerine dar bir perspektiften bakmayı tercih eden bazı düşünce kuruluşları ve köşe yazarları ayağımıza kadar gelen büyük fırsatları görmezden geldiler. Bu nedenle, son 10 yılda ülkemiz adına çok önemli fırsatları kaçırdık. Enerji kaynakları yetersiz olan bir ülke olmamıza rağmen enerji ticaretinden çok para kazanabilirdik.

2006 yılı Şubat ayında Ankara’daki temasları esnasında açıklama yapan Gazprom Başkanı Aleksey Miller, enerji alanında Türkiye’yi sadece bir müşteri olarak değil, gazın transit geçişi için de sağlam bir ortak olarak gördüklerini belirtmişti. Miller, Rus doğalgazının Yunanistan ve İtalya ile İsrail ve Lübnan’a transitinin detaylı olarak görüşüldüğünü belirtmiş ve Gazprom’un projelerle ilgili fizibilite çalışmaları yaptığını ve ilk sonuçların da olum olduğunu ifade etmişti. “Türkiye’nin transit ülke olarak güvenirliği açısından en ufak bir kuşkumuz yok” diyen Miller, daha da ileri giderek, Türkiye’ye yönelik doğalgaz ihracatının güvenliği için en önemli seçeneğin Karadeniz’den geçecek güvenli yeni boru hatları olduğunu söylemiş ve son olarak, Rus doğalgazının Türkiye’de sıvılaştırılması konusunun da gündeme getirmişti.

Aslında, iki ülke arasında Karadeniz’de enerji işbirliğinin geliştirilmesi konusu 2005 yılı Temmuz ayındaki Soçi zirvesine kadar uzanıyor. Putin ile Erdoğan’ın baş başa gerçekleştirdikleri Soçi görüşmesi, ikinci Mavi Akım hattının doğuşunu müjdelemişti. 2 liderin baş başa hangi dilde konuştuklarını öğrenilemedi ancak bu görüşme, Türk-Rus ilişkilerinde rekabetten ortaklığa giden yolda önemli bir aşamaydı. Rusya, başta “gazı” olmak üzere tüm enerjisini dışarıya çıkartmanın yol ve yöntemini ararken; Ukrayna’nın yerine güvenilir bir stratejik ortak olarak Türkiye’yi seçiyordu. Türkiye ise, enerjide önemli ölçüde bağımlı olduğu Rusya ile ortak projeler geliştirerek, Rusya’nın Türkiye’ye bağımlılığını daha da arttıracaktı. Putin, enerjide Türkiye’ye bölgesel güç olma imkanını sunuyordu. Zira artık rekabetten ortaklığa giden yolda beraber yürünecekti, işte bu açıdan Soçi zirvesi bir dönüm noktasıydı. Peki, sonra ne oldu da, bu rüyadan kısa sürede uyanmak zorunda kaldık?

Türk-Rus ilişkileri hep sabote edildi…

Her sorunumuzun temelinde yer aldığına inandığımız “dış güçler”i ilk sıraya koyalım. Türkiye-Rusya yakınlaşmasından rahatsızlık duyan sözde müttefiklerimizin ellerinden gelen her türlü çabayı sarf ettiklerini belirtelim. Bu güçler, Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Erbakan’ın ve Yılmaz’ın derinleştirmeye çalıştığı Türk-Rus ilişkilerini sabote etmek için yürüttükleri siyasetin aynısını Erdoğan döneminde de sergilediler. Siyasi iktidar/asker gerilimini yine aynı şekilde sahneye koydular. Türkiye’yi önce Irak sonra Suriye kaynaklı sorunlara öncelik vermek zorunda bırakarak, Karadeniz’deki muazzam işbirliği potansiyelini ıskalattırdılar. Bu süreçte dış güçlere içeriden iki kesimden destek geldi. Enerji işinin projelendirilmesinden ve yönetilmesinden sorumlu olduğu halde, enerjisini boşa harcayan vizyon fakiri yöneticiler ile kendilerini enerji uzmanı olarak tanıtarak, bazı araştırma merkezlerinde önemli görevler üstlenen genetik Rus düşmanlarının Karadeniz’de kaybettiklerimizden sorumlu tutulmaları gerektiğini belirtelim. Bu kesimler, Türkiye’nin kendi enerji kaynaklarını harekete geçirmek için proje üretme çözümleri aramak yerine, Avrupa Birliği’nin Rus gazına olan bağımlılığını dert edinerek, Rusya’yı bertaraf eden projelere öncelik verdiler. Üstelik Rusya’ya bağımlılığımız ortadayken, Rusya’yı karşımıza almak pahasına.

Doğal gaz ve petrol ticaretinde, AKP’nin, Rusların karşısına kamu kuruluşları yerine sürekli olarak, bazı özel şirketleri çıkartmaları da fırsatların değerlendirilememesinde etkili olmuştur.

Petrol ve doğal gazda odaklanamama sorunu devam ederken, diğer taraftan, AKP’nin ısrarla sürdürdüğü Ruslarla nükleer enerji dansı, yıllardır enerjide Rusya’ya bağımlılık türküsünü en üst perdeden söyleyenlerin bile dikkatinden! kaçan bir başlık olarak gündemizde yer almaya başladı.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s