Katıksız Demokrasinin Dayanılmaz Hafifliği, Haber3, Mart 2010

Kenan Amca Darbe Yapsana! başlıklı yazıma çok sayıda tepki aldım. E-postama mesaj gönderen bazı okurlar işi küfür etmeye kadar götürdü. Anlayabilmekte güçlük çektiğim konu ise, yazmış olduğum yazıdan birbirine 180 derece zıt sonuçlar çıkartılması oldu.

Kimileri, 12 Eylül müdahalesiyle ülkenin uçurumun kenarından döndürüldüğünü ifade ederek beni eleştirdi. Kimileri de, beni AKP yandaşı olmakla, hatta cemaatçi olmakla suçlayarak, yakında darbe yapılınca gününüzü görürsünüz diye tehdit etti.

Oysa, benim ifade etmek istediğim konu, bugün ülkede estirilen TSK karşıtı rüzgarla, muhtemel darbenin planlarına karşı işletilen hukuk sürecinin, tescilli darbeci Kenan Evren’e neden işletilmediğine dikkat çekmekti. 12 Eylül’den hesap sormak hukuki olarak mümkün mü, değil mi, bilemem ancak, niyet olduktan sonra iş refaranduma kadar götürülebilir.

Ben yazılarımda, AKP’nin, yürütülmekte olan TSK karşıtı süreçten nemalandığını iddia ettim. Hatta, ‘Darbe Masalı’ başlıklı yazımda, bu konuya açıkça değindim.

AKP’nin amacı, ‘üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?’ Bu çok net bir şekilde anlaşılıyor.

Bana gönderilen e-postalar, toplumdaki zıtlaştırma sürecinin sonuç vermekte olduğunu gösteriyor. Gerilim siyaseti halkı ikiye bölmüş. Belki de amaç zaten buydu .

Bu arada, demokrasi anlayışımın, Mehmet – Ahmet Altan, Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi yazarlarla örtüşmediğini ifade edebilirim. Nazlı Ilıcak ve Mümtaz’er Türköne de artık onlarla aynı karede yer alıyor. Nazlı hanımın demokrasi algısı mı gelişti, yoksa diğerlerinin algısı geriledi mi, emin değilim. Demokrasi militanları diyebileceğimiz bu kişiler ile, köşe yazarlarının varlığına bile tahammül edemeyen seçilmiş kişilerin genel hatları itibarıyla aynı düzlemde olmaları, sanırım savuna geldikleri demokrasi anlayışının geçerliliğini ve güncelliğini gösteriyor. Daha doğrusu kalitesini gösteriyor.

Ülkemizdeki hızlandırılmış demokratikleşme sürecinin, ‘katıksız demokrasi ayak takımının despotizmidir’ diyen Voltaire’i haklı çıkartmasından korkuyorum. Demokrasi konusunda da ‘sonradan görme’ olmanın dayanılmaz hafifliği giderek ağırlaşıyor.

Ergenekon süreci, bir yandan darbe iddiasıyla çoğu suçsuz insanı Silivri’ye yollarken, diğer yandan da, karşı tepkilerin doğmasına yol açıyor. Bu tepkiler o kadar yoğunlaşıyor ki, Allah göstermesin, bir darbe yapılsa, insanlar ellerinde bayraklarla sokağa çıkıp, ‘yaşasın demokrasi ‘ diye slogan atacaklar. Böyle bir sonuca hiç şaşırmamak gerekiyor.

İster misiniz, Ergenekon savcıları da darbe ortamı hazırlamaya teşebbüsten soruşturmaya uğrasınlar. Ergenekon savcıları hakkında da, ‘darbe ortamına hazırlık yapmak’ suçlamasıyla bir başka savcı dava açarsa, buna hiç şaşırmam. Bu da olabilir, burası Türkiye.

Sanırım iki şeyi birbirine karışıyoruz. Bugün AKP uygulamaları neticesinde Türkiye’nin nereye gitmekte olduğundan endişe duyanlar, askeri bir darbeyi aklından geçiriyor olabilirler. Ancak unutulmaması gereken temel nokta, bugünlere 12 Eylül darbesinin yol açtığı gelişmeler neticesinde gelmiş olduğumuzdur. Bunun tersini iddia edebilecek bir tek kişinin dahi olabileceğine ihtimal vermiyorum. Aksi takdirde, O kişi gerçekten darbecidir!

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s