Esad’tan Dış Politika Dersleri. Haber3, Temmuz 2010

Sonunda bu da oldu. Suriye’den diplomasi dersleri almaya başladık.

Davutoğlu’nun komşularla sıfır sorun, maksimum işbirliği ilkesine dayalı ilkesiz dış politika anlayışına yönelik en ciddi yorum Suriye’den geldi. Esad diyor ki; Türkiye – İsrail ilişkilerinin düzelmemesi halinde, Türkiye’nin bölgesel anlaşmazlıklarda rol alabilmesi mümkün olmayacak. Bu durum bölgedeki barış umutlarını azaltıp, savaş ihtimalini güçlendirecek’.

Ne kadar isabetli bir değerlendirme. 40 yıl düşünsem, Suriye’den dış politika konusunda eleştiri alacağımız aklıma gelmezdi. Esad devam ediyor; “Eğer, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişki yenilenmezse, Türkiye için bölgesel anlaşmalarda rol almak çok zor olacak”

Esad ayrıca, İsrail-Türkiye gerginliğinin bölgeye zarar verdiğini de söyledi.

Allahtan, Esad, bölgedeki gerginliğin nedeni olarak, İsrail’in Mavi Marmara baskınındaki gibi tavırlarını gösterdi. Eğer İsrail’i suçlamasaydı, bizim açımızdan çok daha vahim bir durum ortaya çıkacaktı. Bence, Türkiye ile İsrail arasındaki gerginlikte, Suriye arabulucu olmalı. Esad, durumu sağduyuyla değerlendirebildiğine göre, başarılı bir arabulucu da olabilir. Malum, Davutoğlu’nun geçen hafta yaptığı gizli arabuluculuk girişimi başarılı olamadı.

Davutoğlu’nun önceki gün, son derece sert bir üslupla ve insani vasıflarını ön plana çıkartarak, pardon, daha doğrusu tehdit ederek, İsrail’in bizden özür dilemesini talep etmesi, diplomasi tarihine örneği çok nadir görünen bir tavır olarak geçti. Davutoğlu’nun bu konudaki beyanını dinlediğimde, O’nun Boğaziçi Üniversitesinde değil de, albay Kaddafi tipi diplomasi ekolünün hakim olduğu bir Üniversitede yetişmiş olabileceğini düşündüm. Bu nedenle, Boğaziçi Üniversitesi hakkındaki olumlu önyargılarımı da gözden geçirmem gereği ortaya çıktı.

…….

Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığımıza yeni bir yerleşkes arayışında olduğu yönünde bir başka haber de medyaya düştü. Demek ki, son yıllarda başarıdan başarıya koşan Bakanlığımız, ‘yeri dar’ olduğu için daha aktif olamıyor.

Davutoğlu gibi bir teorisyenin, mekan genişletilmesi gibi konvansiyonel bir arayış yerine, diğer ülkelere de örnek olabilecek bir vizyonla Bakanlık mensuplarının bazılarını (monşer ve monşer olma katsayısı yüksek olanları) ‘home ofis’ düzenine geçirmesi daha uygun olmaz mı? Bu sayede, ilk aşamada fiziki mekan ihtiyacı ortadan kalkar. Bu stratejinin ikinci aşamasında ise, Bakanlık lağvedilerek , bir network üzerinden, ‘mobil’ timlerin yeryüzündeki olaylara daha süratli bir şekilde müdahalesi sağlanabilir. Sayın bakanın sanal görüntüsü ile aynı anda, hem Orta Doğu yeniden şekillendirilebilir hem de Balkanlardaki etkinliğimiz arttırılabilir. Davutoğlu’nun kendi ifadesiyle, beş para etmez Birleşmiş Milletlerde’de oturum yönetirken, aynı anda, Azerbaycan – Ermenistan gerginliğinde tarafsız bir dış politika izlenmesi yönünde girişimlerde bulunulabilir. Zaten komşularla sıfır sorun stratejisi bunu gerektirir. Komşular arasında mutlak tarafsız kalınmalıdır ki, her iki komşuyla sıfır sorunumuz oldun.

Ne yazık ki iki tane Davutoğlu yok. Türkiye’nin en büyük talihsizliği bu. Gelecek kuşaklara miras bırakabileceğimiz bir derin dış politika geleneğinin oluşumu sürecinde, sayın bakanı dikkatlice izleyerek anlamaya çalışmalı ve idareli kullanmamız gerekiyor.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s