Suriye ile vizenin kaldırılması kararı görkemli bir törenle yürürlüğe girdi. Hükümet son bir ayda Davutoğlu üzerinden Türkiye’nin gündemini ve tüm dikkatleri dış ilişkilere çekmeyi başardı. Bu açıdan Davutoğlu’nun AKP için oynadığı rolün önemini ve büyüklüğünü teslim etmemiz gerekiyor. Davutoğlu’nu da içtenlikle kutlamak gerekiyor. Ancak bizim gibi az gelişmiş bir ülkede dış politika, bu denli iç politika malzemesi yapılabilir.
Malum, içeride işler gayet iyi gidiyor. Kısa bir süre önce suni bir şekilde yaratılan bir sorununun dışında şükürler olsun ki, başka sorunlarımız yok. Ekonomik sorunlarımız yok. Zaten, kriz Türkiye’yi teğet geçti.
İçerideki tek sorunumuz ; Kürt açılımı ya da Demokrasi açılımı ya da Anayasa sorunu denilen sorun. Davutoğlu’nun baş döndürücü dış ilişkiler trafiği, kamuoyunu olduğu kadar, medyanın da başını döndürüyor. Birden bire tamamına yakını dış politika uzmanı olan köşe yazarları, Ermeni açılımı, Suriye açılımı, Irak ile ortak Bakanlar kurulu toplantısı, İsrail’e karşı ‘dik’ duruşumuz gibi başlıklar altında, bazı basit gerçekleri öğrenmek için zaman bulamıyorlar. Medyada gün geçmiyor ki, Davutoğu’nun başarılı dış politikasına değinilmesin. Başta Boğaziçi’nden okul arkadaşı Nuray Mert olmak üzere, tecrübelerini konuşturanlar, Türk dış politikasının kamuoyu gündemini işgal etmesine adeta çanak tutuyorlar. Hükümetin psikolojik harekatının medya desteği de bu şekilde yerine getiriliyor. Türkiye Cumhuriyetin’nin yabancı ülke vatandaşları için uygulamakta olduğu vize rejiminden zerre kadar haberi olmayan bu kalemler, ‘alaturka bir şekilde düzenlenen törenleri’ dahi, ‘Türkiye bunu hak etmiyor’ diye yazamıyorlar.
Ermenistan açılımına büyük destek veren, son 2 ayda Ermeni dostu kesilen bazı kalemlerin, ‘Hepimiz Hırant’ız, hepimiz Ermeni’yiz’ diyenlere karşı yazdıklarını çıkartıp okumak ve hatta ‘normal bir insan evladı, bu kadar kısa sürede nasıl olur da, ırkçılıktan Ermeni sempatizanlığına dönüşmüş olabilir diye araştırmak gerekir. İşin içerisinde, Hükümetin psikolojik harekatının olduğunu tekrar ifade edelim. Ayrıca, köşe yazarlarının görevlerini iyi yapmakta olduklarını söylemek de mümkün. Bir görevin en iyi şekilde yapılması için mutlaka bir karşılığının olması gerekir.
Şimdi, Suriye ile vizenin kaldırılmasını alkışlamaktan elleri yorulanlara küçük bir bilgi vermek istiyorum.
Ey ahali, sanmayınız ki, Türkiye Cumhuriyeti katı bir vize rejimi uyguluyor. Diplomatik ilişkilerimizin olmadığı Ermenistan vatandaşları bile, bu ülkeye sınır kapısında vize alarak girebiliyor. İranlılar vizeden muaf, Gürcüler de. Iraklılar belli şartlarda sınır kapılarında vizelerini alabiliyorlar. Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelen ‘Umuma mahsus’ pasaport hamilleri bile 30 gün ikamet süreli müteaddit giriş vizelerini sınır kapılarında alabiliyorlar.
Bu anlaşmanın, Suriye ile ortak sınır bölgelerimizde yaşayan akrabaların, karşılıklı olarak birbirlerini ziyaret etmelerine olanak sağlanmasını küçümsememeliyiz. Bu gerçekten önemli bir gelişmedir. Fakat, bu konunun bu kadar büyütülmesi psikolojik harekatın ne denli planlı olduğunun bir kanıtıdır. Geçtiğimiz yıl Suriye’de konaklama yapan Türk turist sayısı 85.000 civarında. Toplam giriş sayısı ise 500.000’e yaklaşıyor. Ayrıca, Suriye mafyasının isteyene bir saat içerisinde pasaport temin edebildiği gerçeği, özellikle mülteciler konusunda kötü bir şöhreti olan Suriye’ye dikkat etmek gerektiğini ortaya koyuyor. Suriye’nin, özellikle kadın ve çocuk trafiğinde stratejik bir önemi vardır.