Tekstil ve konfeksiyon, geçiş süreci ekonomilerinden Rusya’da da, küçük ve orta ölçekli işletmeler açısından öncelikli sektörlerden birisi olma yolunda. Bu sektörün gelişimi için Rus hükümeti ciddi adımlar atıyor. Alınan bir kararla, tekstil sanayinde kullanılan bazı makine ve yedek parçaların gümrük vergisine tabi olmaksızın ithal edilmesine izin verildi. Rusya Federasyonu Hükümet Kararnamesi (No:596) ile 11 Kasım 2005 tarihinden itibaren dokuz ay süreyle, 84’ncü fasılda yer alan çırçır ve iplik imalatı için gerekli makineler ve parçaları ile dikiş makinelerine bu imkan sağlanıyor.
140 milyon nüfuslu ülkede, tekstil ve konfeksiyon ithalatının (bavul ticareti dahil) ulaştığı hacim dikkate alındığında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ihracatçı ülkeler açısından bu gelişme ‘iyi’ bir haber değil. Önümüzdeki dönemde pazarda yerli ürünlerin payının artacak olması, markasız yabancı ürünlerin ithalatını güçleştirecektir. Bu sektörde faaliyet gösteren firmalarımızı bekleyen asıl tehdit ise, pazara girişin zorlaşması değil, düşük enerji ve girdi maliyetleriyle üretim yapılabilen Rusya ile uluslararası pazarlarda rekabete girilecek olunmasıdır. Diğer komşularımızla olduğu gibi, Rusya ile de emek yoğun sektörlerde rekabet edebilecek güçte değiliz. Son yıllarda büyük bir tehdit haline gelen Çin ölçüsünde olmasa da, yeni tehdidin yakın coğrafyamızdaki geleneksel bir pazarımızdan ortaya çıkışını dikkatlice izlememiz gerekiyor.
Türk firmalar pazar kaybedebilir
Küresel markaların menşe etiketlerinde ‘Made in Russia’ yazısı çoktan görülmeye başladı bile. Ükemizde tekstil ve konfeksiyon sektörünün gelişimini ve yapısını çok yakından bilen Dış Ticaret Uzmanı bir arkadaşım, birkaç hafta önce, New Jersey’deki bir alışveriş merkezinden çocuklarına Kobe Bryant ve Alan Iverson’a ait NBA formaları satın almış. İki ayrı NBA takımının oyuncularına ait formalardaki menşe etikenin ‘Made in Russia’ olması onu çok şaşırtmış. “Böyle devam ederse, Rusya ve BDT pazarını kaybetmeyi bir tarafa bırakalım, bu sektörde ciddi bir rakibimiz daha olacak” diyor.
Bazı üreticilerimizin Rusya’da da üretim sürecine geçmekte olduklarını görüyoruz. ‘Alım gücü zayıf olduğu için kalitesiz ve ucuz ürünleri tercih ettikleri söylenen Rus tüketicisi’nin, Nataşa’nın!, memleketinde fason da olsa uluslararası markalar üretilebiliyor artık. Yatırımcılarımızın bu aşamada Rusya’ya yönelmesi kuşkusuz stratejik bir adım olacak. Rusya’daki sermaye stokumuz artacak; girişimcilerimiz Rusya’da hem iç pazarda söz sahibi olacak, hem de çok iyi bildikleri fason imalat konusundaki portföylerini Rusya’ya taşıyabilecekler. Ancak, emek yoğun bu sektördeki Türk vatandaşlarına ait ‘işler’ de, bir anlamda Rusya’ya ihraç edilmiş olacak. Bu durum bazılarınca hoş bir gelişme olarak karşılanmayabilir. Ticaretin kuralları maalesef böyle. Kalkınma stratejisi olarak emek yoğun sektörleri seçen tüm ülkeler ister istemez bu sonuçla karşılaşıyor. Rusya, bu nedenle bilişim sektörüne de son derece önem veriyor. Türkiye’deki tekstil sektörüne önemli katkılar sağlamış olan bu ülkenin kendi tekstil ve konfeksiyon sektörünü geliştirmesi çok zaman almayacaktır.