Rusya Türkiye’nin Avrupa karşısındaki sigortası, Referans, 21.07.2006

Uluslararası ticaretteki gelişmeler ve daha sert esmeye başlayan globalleşme rüzgarları, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak zorunda olduğunu gösteriyor. Enerji gelirlerindeki muazzam artışa paralel olarak yurtdışına açılma sürecine giren Rus sermayesini çekebilecek yeni işbirliği sahaları üzerine kafa yormamız gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Elçin Halitbeyli imzasıyla basında yer alan bir yazıda, Türkiye – Rusya ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğine ve iki ülkenin çıkarlarının aynı düzlemde kesişmeye başladığının açıkça gözlendiğine değinildi. Yazıda ayrıca, iki ülkenin uluslararası planda benzer sorunlarla karşılaştığı ve uluslararası düzeyde gelişen politik süreçlerle ilgili tutumlarında da paralellik olduğu vurgulandı.

Rusya, bir yandan ABD ve AB ile rekabeti sürdürüyor, bir yandan da ABD ve AB ile işbirliğine ve stratejik ortaklığa önem veriyor. Üstelik stratejik işbirliği talebi bizzat ABD ve AB’den geliyor. AB, başta enerji olmak üzere, ekonomik sahalardaki çıkarları doğrultusunda, Rusya ile ilişkilerinde bilinen o klasik “değerlerini” ikinci plana atabiliyor. Hatta, hukukun üstünlüğünden bile taviz veriyor. Geçtiğimiz günlerde Itar-tass ajansına bir demeç veren Avrupa idealinin önemli şahsiyeti Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, Avrupa’nın Atlantik’ten Urallara kadar geniş bir sahayı kapladığını ifade etti. Chirac, ayrıca, Fransa’nın Rusya ile uçak üretiminde ve uzay araştırmalarında işbirliğine büyük önem verdiğini de belirtti. Fransa da, tıpkı Almanya gibi, Rusya ile geniş kapsamlı ikili ilişkiler peşinde. Bu iki ülkenin Rusya’ya yaklaşımı zaman zaman AB-Rusya ilişkilerinin önüne de geçiyor. Öte yandan, Chirac’ın, Putin’in Eylül’de Fransa’ya yapacağı ziyarete atıfta bulunarak, Angela Merkel’in de katılımıyla gerçekleştirilecek üçlü zirvede, insanları ve “değerleri” birleştirecek büyük Avrupa fikrinin masaya yatırılacağını açıklaması, AB’nin Rusya’ya verdiği önemin bir başka kanıtı.

Karşılıklı bağımlı olmalıyız

Batı, her zaman olduğu gibi, yine Türk-Rus yakınlaşmasını kaygıyla izliyor. Bu inkar edilemez bir gerçek. Bunun bizim açımızdan bir paranoya olmadığına artık inanmamız gerekiyor. Özellikle enerji alanında girişilecek yeni işbirliği projelerini Batı dikkatle takip ediyor. Rusların Zonguldak’ta rafineri kurması fikrinin bizi heyecanlandırdığı kadar, başkalarını da endişelendirebileceğini hatırımızda tutmalıyız. Aslında, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde var olduğu sanılan rekabet yerini çoktan ortaklığa bırakmış durumda. Her ne kadar bazıları bu gelişmenin farkında değilse de; hatta böyle bir gelişmeyi içlerine sindiremiyorlarsa da, Rusya ile ilişkilerimizin derinliği, bizi her zaman, her cephede; Kafkaslarda da, Brüksel yolunda da, hatta Ortadoğu’da da avantajlı ve kazançlı kılacaktır. Yapmamız gereken tek şey, Rusya ile ilişkileri cesaretle masaya yatırabilmek. Türkiye’de başta demiryolları olmak üzere, savunma sanayiinde hatta tarımda (organik) Ruslarla gerçekleştirebileceğimiz kapsamlı projeler var. Sadece tarımsal üretime çekebileceğimiz Rus sermayesi bile ekonomimize ciddi ve kalıcı katkılar sağlayacaktır. Nitekim, “yeni ve kaybeden Türkiye”nin de bulunduğu bölge haritalarının gündemde olduğu bir dönemde, Ruslarla karşılıklı bağımlılığı daha da artıracak projelerin hayata geçirilmesi belki de sigortamız olacaktır.

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s