Mavi Akım’ın Önemi Artıyor
Bir köşe yazarı hanımefendinin gayretleri sonucu medyaya taşınan ve nihayet 5 Mayıs 2001 tarihli Hürriyet Gazetesi manşetinde ‘Tartışılan Fotoğraf’ başlığıyla verilen fotoğrafta, o tarihte Moskova Büyükelçiliğimizde görevli Ticaret Müşaviri sıfatıyla, yer alan bir kişi olarak Mavi Akım’ın beni hep heyecanlandırdığını belirteyim. O meşhur görüşmede, Türkiye’deki deprem mağdurlarına ‘ivedi çadır temini’ konulu karşılıklı söylemleri not almıştım. Erdoğan, Putin ve Berlusconi’nin Samsun’daki buluşmalarını da, Mavi Akım’ın iki ülkeyi birbirine daha da bağımlı kılan bir proje olmasından ötürü ilgiyle izledim.
Stratejist olarak sadece bu ülkede para kazanabilecek bazı şahısların Mavi Akım’la ilgili derin analizlerini hayretler içerisinde okumaya ve dinlemeye devam ediyorum. Bu analistler!, Mavi Akım Anlaşmasının 4. maddesinde yer alan, ‘Türkiye’ye sevk edilen gazın, tarafların karşılıklı mutabakatı olmaksızın üçüncü ülkelere ihraç edilemeyeceği’ hükmü ile, 5. maddede yer alan, ‘sevk edilen gaz miktarının arttırılması ve tarafların ortak çıkarları doğrultusunda üçüncü ülkelere de sevk edilmesi imkanlarının araştırılması’ konusundaki mutabakalatı, bu somut gerçeği, bile saptırmışlardı.
Yüce Divan’daki yargı süreci devam ederken, Erdoğan ve Putin’in Şoci’deki buluşmalarında ikinci ‘Mavi Akım’ projesinin gündeme getirilmesi ve Samsun törenleri kuşkusuz yargı sürecini etkilemeyecek.
Bu projeye emeği geçen herkese bir vatandaş olarak teşekkür etmemiz gerekiyor.
Şu, ‘al ya da öde’ meselesine ve ‘pahalı gaz’ hikayelerine itibar etmemek gerekiyor. CHP’nin Bakan Hilmi Güler hakkında verdiği Mavi Akım önergesinden sonra, kimin, kimi, ne zaman ve nasıl suçlayacağının belli olmadığı bir döneme doğru gidiyoruz. Bir önceki iktidarın ilgili bakanları Yüce Divan sıralarını savma sürecinde olduklarına göre, Mavi Akım rüzgarı kimbilir kimleri daha Yüce Divan’a götürecek ?
Çin’in ve Hindistan’ın enerji ihtiyacının giderek artması ve Türkiye’nin dünya enerji enerji ticaretinde daha fazla söz sahibi olmaya başlaması, birkaç yıl önce yerden yere vurulan bu projenin öneminin anlaşılmaya başlamasına yol açtı.
Fehmi Koru 30.01.2001 günlü köşesinde ‘.. bu projenin neden hayata geçirilmeye çalışıldığını makul gerekçelerle açıklayabilen çıkmadı’ diyordu. Sayın Koru’nun aradığı yanıtı AKP iktidarı döneminde bulabildiğini sanıyorum.
1996 yılında İsrail’e de doğal gaz götürsün diye tasarlanan proje, 10 yıl sonra ilk çıkış noktasına, özüne dönüyor. Bilindiği gibi, Mavi Akım gündeme getirildiğinde iktidardaki Refahyol Hükümeti, projeye sadece Türkiye’ye doğal gaz getirmesi koşuluyla onay vermişti.
Erdoğan iktidarının 3. yılında Rusya ile ilişkilerde de ciddi bir dönemeçte. Tarihi gelişimin gidişine de uygun olarak, Menderes, Demirel, Özal ve Yılmaz gibi Sovyetler ve Rusya ile ‘ya ciddi bir proje gerçekleştirecek ya da ciddi bir proje gerçekleştirecek’. Aslında, Sayın Erdoğan diğerlerine göre daha şanslı. Zira, Mavi Akım’ı geliştirebileceği gibi, Erdoğan’la silah sanayiinde görülmemiş bir işbirliği de başlatabilir. Ya da her ikisini de. Bu sayede O da tarihteki yerini alacak.
Böylece gelenek de bozulmamış olacak. Her iktidarın ilk yıllarında Amerika ile flört sonra Rusya ile nişan. Kiminle evleneceğimizi herkes biliyor, ortada 40 yıl önce yapılan beşik kertmesi var.