Putin’in, Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada ABD’yi, dünyayı kendi kuralları etrafında şekillendirme gayretinde olmakla suçlaması yeni bir soğuk savaş sürecinin başlamakta olduğuna dair tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu konuşmadan hemen sonra gerçekleştirilen Ortadoğu ziyareti de gösteriyor ki, Putin’in Rusya’sı, Ortadoğu’daki gelişmelere müdahil olarak, Soğuk Savaş sürecini başlatıyor.
Putin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SCCB) ateist kimliğinden ötürü soğuk bakışın hakim olduğu kutsal topraklarda çok sıcak karşılandı. Bilindiği gibi Rusya, sahip olduğu 20 milyon civarındaki Müslüman nüfus nedeniyle İslam Konferansı Örgütü’nde (İKÖ) gözlemci statüye sahip bir ülke. Rusya, uzun bir aradan sonra, Ortadoğu’da “ben de varım” mesajını verirken kullandığı İslami motifler ziyaretin başarı ve renkli geçmesini sağladı.
Rusya heyetinde yer alan Tataristan Cumhurbaşkanı Mintimer Shaimiye ve diğer üst düzey Müslüman yöneticiler, Rusya’nın bu “yeni kimliği”nin vurgulanması anlamına geliyordu. Rusya heyetindeki bayanların ve bayan gazetecilerin yerel kültüre uygun tarzda özenle giyinmeleri de ince bir mesajdı. Bu, Rusya’nın İslami değerlere saygı göstermesinin değil de, bu değerlere sahip çıktığının işaretiydi. Putin’e refakat eden kalabalık işadamları heyetinde yer alan petrol devi LUKoil’in Müslüman patronu Vagit Alekperov, Rusların Suudi Arabistan’da petrol işlerine de rahatlıkla girebileceklerine dair bir göstergeydi. Rus Demiryolları İdaresi Başkanı Vladimir Yakunin’in heyette yer alması, Mekke ile Medine arasındaki kutsal topraklarda yapılacak demiryolu projesinin sonuçlandırılması açısından önem arz ediyordu. Artık, taahhüt sektöründe sadece Müslümanların faaliyet gösterebildiği kutsal topraklarda, Müslüman Rusları da görebileceğiz.
Dünyanın en büyük 2 petrol ihracatçısı ülke olan Rusya ve Suudi Arabistan’ın ortak politika arayışında olması ve Gazprom başkanı Miller’ın da heyette yer alarak gaz OPEC’inin kurulması için Katar’da yürüttüğü temaslar enerji alanında bölgede yeni güç birlikteliklerinin ortaya çıkmakta olduğuna işaret ediyor.
Rusya İslami değerlerle Ortadoğu’ya giriyor
Ortadoğu ülkelerine silah satılması, Suudi Arabistan ile nükleer programlarda işbirliği, Suudi uydularının uzaya gönderilmesi, konacak mekan arayan Arap sermayesinin Rusya’ya davet edilmesi ve Suudi Arabistan’ın Çeçenistan’daki direnişçilere yönelik ilgisinden vazgeçmesi gibi konular diğer gündem maddeleriydi.
Zengin mönülü görüşmeler gösteriyor ki, medeniyetler ittifakı ya da Doğu ile Batı arasında ara buluculuk rollerine soyunmak bir tarafa, Rusya, sahip olduğu İslami değerlerle, Sunni blok olarak tanımlanan cepheden Ortadoğu’ya giriş yapıyor. Suriye ve İran (Şiiler) üzerindeki etkisi zaten biliniyor. Bu nedenle Rusya’nın Ortadoğu’ya dönüşü muhteşem olacağa benziyor. Peki, bu gelişmeler soğuk savaş sürecini başlatır mı? İşin garip tarafı, dünya barışının ancak, soğuk savaşla sağlanabileceğine dair inanış giderek güçleniyor. Bu beklentinin Orta Doğu’da, yani bizim bölgemizde, hat safhada olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Türkiye açısından Putin’in Ortadoğu ziyaretini değerlendirdiğimizde, ziyaretin “açık” kodlarının yorumlanmasında dahi algılama eksikliği içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Putin’in Ortadoğu ziyareti dünya medyasında geniş yankı uyandırırken, Türk medyası ziyareti gerektiği gibi izleyemedi. Rusya ile zengin işbirliği potansiyelini nakde çevirebilme özürlüsü Türkiye, Irak’ın kuzeyindeki gelişmeleri, Kıbrıs ile liman savaşlarını, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla Türkiye’nin köşeye sıkıştırılması sürecini, kafasını kuma gömerek başarılı bir şekilde izliyor. Rusya’nın yeni açılım stratejilerinde Türkiye’nin bölgedeki önemi ortadayken, bu fırsatı kullanabilmek için çaba sarf etmiyor olmamız dikkat çekiyor. Bunun yerine, mesela Medeniyetler İttifakı sürecine soyunarak, enerjimizi tüketmemiz Batı’da nasıl karşılanıyor bilemem ancak, buradan bakınca, attığımız kurşunun hedefinin ancak silahımızın menzili kadar olabileceğini bilmediğimiz anlamına geliyor.