Birkaç hafta önce Referans Gazetesinde ihracatçıların sorunların derlendiği kapsamlı bir rapor yayımlandı. “DTM ihracatçının 22 derdine derman bulmaya çalışıyor” başlıklı haberde yer alan sorunların çoğu yapısal nitelikte, bazıları ise sadece uygulamadan kaynaklanan sorunlar.
Sorunları teker teker ele alıp incelediğimizde, yapısal sorunların tümünün eski sorunlar olduğunu görüyoruz. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından 1995 yılı Mayıs ayında yayımlanan “İhracatın Sorunları ve Çözüm Önerileri” isimli kitapta, Finansman, Döviz Kurları, Mahsup Sistemi, Alacakların Tahsili, Yatırım, Enerji, Hammadde ve Aramalı Fiyatları, Tanıtım ve Pazarlama, Nakliye, Ekonomide İstikrar, Devlet Yardımları, Bürokrasi, İstihdam ve Eğitim gibi başlıklar o tarihte de sorun olarak sıralanmışlar. Bugün yukarıda yer alan sorunlardan sadece bir veya iki tanesinini gündemde olmadığını söyleyebiliriz. On yıllık gümrük birliği pratiğine rağmen yapısal sorunlarımızın giderilemediğini görüyoruz. Dünyanın en büyük ekonomik birliği olan AB gümrük birliğinin bir parçası olarak, Türkiye’nin bu yapısal sorunlarını çözememiş olması ihracatçılarımız açısından haksız rekabet yaratıyor.
Öte yandan, bugün ulaştığımız “rekorlu” ihracat sayıları bize şunu gösteriyor; aslında ne kadar çok sorunumuz olursa olsun, biz rekor kırma rekorunu kırmaya devam ediyoruz. Sadece sayıları üst üste koyarak mutlu olabiliyoruz. Bu rekorlar başarı öyküleri olarak sunulduğu için, yapısal sorunlarımızın ön plana çıkmasını da kendi elimizle engelliyoruz. Yapısal sorunların tamamı yatırım ve üretim iklimi ile alakalı. Aslında TOBB tarafından gündeme taşınarak takip edilmesi gereken sorunlar, sadece ihracatçılarca gündeme getirildiği için, ihracatçılara özgü sorunlarmış gibi algılanıyor. Kemal abi, yani gerçek ekonomi bakanı, sorunları dile getirenleri muhatap kabul etmiyor, böylece TİM ağırlığını yeterince ortaya koyamıyor. Sayın Unakıtan kimi muhatap alacağını biliyor, tıpkı Merkez Bankası Başkanı gibi.
Yatırım ve üretim sürecinin sorunlarını ihracatçının özel sorunlarıymış gibi gündeme taşımak, konuyu gündeme taşıyan ilgili özel sektör üst kuruluşlarına bir şey kazandırmadığı gibi, bu sorunlara DTM çatısı altında çözüm aramak hem DTM’yi asıl işinden alıkoyuyor, hem de zaman kaybına neden oluyor. Uygulamaya yönelik sorunların çözümünde DTM’nin kuruluş kanunu çerçevesinde önemli görevleri ve yetkileri var. Örneğin, DTM’nin bilgi çağında enformasyonun önemini kavrayarak dış temsilciliklerin sayısını ve fiziki imkanlarını arttırmak gibi önemli bir misyonu var. Bu sayede, devlet hiç olmazsa içeride yeterince destek veremediği ihracatçısını cephede yalnız bırakmamış olacak. Öncelikle bu görev için odaklanmak ve kamu personelinin yurt dışı görevlendirilmesine ciddiyetle eğilmek gerekiyor. Bu defa yapıldığı gibi, öğrenim yılı ortasında memur tayin ederek, Ticaret Müşavirlerini ailece mağdur etmek ne devlete ne de ihracatçıya bir şey kazandırmaz.
Bugün ihracatçıların bürokrasiyle ilişkilerinde, DTM’nin bürokratik yapı içerisinde uygun bir şekilde konumlandırılamaması nedeniyle, ciddi sıkıntılar var. İhracatçıların sorunlarını kamuoyuna taşırken işadamı, sanayici, yatırımcı veya üretici gibi diğer sıfatlarını kullanarak ön plana çıkmaları muhatap sayısını arttırcak.