Dünya Ticaret Örgütü’nde Türkiye’nin kimlik sorunu, Referans, 23.12.2005

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) toplantıları küreselleşme karşıtlarının eylemleri sayesinde basınımızda geniş yer buldu. Eskiden bakan düzeyinde itibar etmediğimiz toplantılara artık üst düzeyde ve kalabalık heyetlerle iştirak ediyoruz.
DTÖ müzakerelerine girmeden önce, Türkiye’nin kimlik sorununu masaya yatırmamız gerekiyor. Zira, DTÖ’deki Türkiye için alt kimlik, üst kimlik tartışması yapılıyor. Alt kimliğimizi gelişme yolunda bir ülke (GYÜ) olarak belirtebiliriz. Çünkü, genel ekonomik görüntümüz bir GYÜ olduğumuzu doğruluyor. Ayrıca, DTÖ’de kanuni gümrük vergisi hadlerimiz kayıtlı. ‘Fiilen’ uygulamadığımız bu yüksek gümrük vergisi oranlarını DTÖ’de hala korumaktayız. Bu oranlar da GYÜ olduğumuzun bir başka işareti. On yıldan beri gümrük birliği üyesi olduğumuz için DTÖ’de kayıtlı gümrük vergisi oranları yerine, AB’nin ortak gümrük tarifelerini (OGT) uyguluyoruz, Bu da bizim üst kimliğimizi oluşuruyor. Üst kimliğin getirdiği zorunluluk gereği OGT uygulamamıza rağmen DTÖ müzakerelerde bunun fiyakasını dahi atamıyoruz. DTÖ’de bazen gelişmiş ülke gibi, bazen de GYÜ gibi hareket etmeye çalısan “sui generis” bir görünüm arz ediyoruz. Türkiye’nin kimlik sorunu, bugün DTÖ’nün başındaki Pascal Lamy tarafından resmi bir toplantıda çok veciz bir şekilde ifade edilmişti zaten. Bay Lamy iki yıl önce AB Ticaret Komiseriyken Türkiye’nin gümrük birliğini iki kelimeyle tanımlamıştı; “strange animal”.

Bizim de ortağı olduğumuz AB gümrük birliği, DTÖ’de AB komisyonu tarafından temsil ediliyor. Komisyonun müzakere edeceği pozisyon Brüksel’de üye ülkelerin katılımıyla belirleniyor. İşin en traji-komik yanı da bu. AB’nin DTÖ müzakerelerindeki politikaları ve müzakerler sonunda yükleneceği taahhütler veya elde edeceği kazanımlar Türkiye açısından, GB kapsamındaki alanlarda fiilen bugün, kapsam dışındakilerde ise, olası bir tam üyelik durumunda aynen geçerli olacak. Türkiye bugün DTÖ konusunda AB ile işbirliği yapıyor mu acaba? Bildiğim kadarıyla, aday ülkelere yönelik olarak Cenevre’deki AB Temsilciliği tarafından arada sırada ‘bilgilendirme’ toplantıları yapılıyor, hepsi bu. AB, Türkiye’nin gümrük birliği üyeliğini ve olası tam üyelik konumunu dikkate almıyor ve açıkça, “DTÖ’de, 25 AB üyesinin ortak faydası neyse onu gözetirim, sen de ortaya çıkacak sonuçlara katlanırsın” diyor.
Güney Kore’den Hong Kong’a gidip gösteriler yapan çiftçilerin ayaklanmasının nedenlerini anlayamayan, dünyadan kopuk yaşamaya çalışan bir ülke olarak gelişmelerden nasıl etkileneceğiz acaba? Üç, beş yıl sonra müzakerler bittiğinde ortaya çıkacak sonuçlar üreticiyi, çiftciyi, işciyi, esnafı, ihracatçıyı etkilemeye başladığında bizi AB Komisyonu’nun Türkiye raportörü mü kurtaracak? Çin’e uygulanan tekstil kotaları 2005’te kalktığında öldük, bittik diye ağlayıp AB’den, ABD’den medet umanlar, bu kararın alındığı Marakeş toplantılarında nerelerdeydi acaba ? Galiba, kotaların kalkması için çaba sarfediyorlardı (o tarihte Çin DTÖ üyesi değildi). Tarımdaki yapısal sorunlarımız ortadayken, 242 bin kilometrekare net tarım alanına sahip ancak, NET tarım ithalatçısı olan Türkiye’de, DTÖ’ye karşı eylem yapan çiftçileri televizyondan izlemek nasıl bir duygu acaba ?

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s